……………….CAK ………………….CUK SİYASETİ GÖLGESİNDE

SURİYE’DE ATEŞKES, TAŞERON YARASI.

ANAYASA REFERANDUMUNA DOĞRU. (1)

1-Kanun-i Esasi 1876 Osmalı İmparatorluğu’nun ilk anayasası

2-Teşkilat-ı Esasiye 1921

3-1924 Anayasası

4-1961 Anayasası

5-1982 Anayasası. Osmanlıdan günümüze 5 Anayasa.

1.Dünya savaşından yenik çıkan Osmanlı İmparatorluğu, 16 Mart 1920 de İstanbul’un işgali ile Osmanlı Meclisi Mebusanı 18 Mart 1920 son kez toplanarak çalışmalarına ara verdi. Damat Ferit Paşa, 11. Nisan.1920 de Meclisi Mebusanı feshettirdikten sonra, ilk Büyük Millet Meclisi 23.Nisan.1920 de Ankara’da toplandı. Ankara’da toplanan Meclis 20 Ocak 1921 tarihinde Teşkilat-ı Esasiye Kanunu kabul etti.

20 Ocak 1921 tarihli ilk Teşkilat-ı Esasiye Kanunu genç Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Anayasasıdır. “29 Ekim (1923) 1339 tarih ve 364 Sayılı Teşkilat-ı Esasiye Kanunun Bazı Mevaddının Tavzihan Tadiline Dair Kanun” ile Türkiye Devletinin yönetim şekli Cumhuriyet olarak belirlenmiştir.

Yeni Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ise 20 Nisan 1924 tarihinde (1924 Anayasası) kabul edildi. 1961 yılına kadar yürürlükte kaldı. 27 Mayıs 1960 tarihinde bir darbe ile yönetime el koyan ve bir grup subaydan oluşan Milli Birlik Komitesi, 9 Temmuz 1961 tarihinde hazırladıkları anayasayı halk oyuna sunup, halkın %61,5 kısmının evet oyu ile yürürlüğe girdi. Ta ki 1980 askeri darbesine kadar.

12 Eylül 1980 darbesi sonrası anayasa değişikliği bir kez daha gündeme geldi. 29.Haziran.1981 de çıkartılan bir kanunla, anayasa yapmak için bir “Kurucu Meclis” oluşturuldu. Milli Güvenlik Konseyi ve Danışma Meclisinden oluşan bu meclis bir anayasa hazırladı. 7 Kasım 1981 de bu anayasa halkoyuna sunuldu. Halkın %91.37 lik kısmının evet oyu ile kabul edilerek yürürlüğe girdi.

Osmanlının son döneminden bu güne kadar 5 Anayasa yapıldı ama hala kimse memnun değil. Anayasamızın bazı maddelerinin değiştirilmesi çalışması Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasa Komisyonunda kabul edildi. Meclis gündemine gelecek. Yine halkın kahir ekseriyeti memnun görünmüyor.

Dostlar, Anayasa çalışması referanduma gidecek gibi duruyor durmasına da, sonuç ne olabilir? Gelin hep birlikte vatandaş penceresinden (dışarıda kar ve soğuk var ama) bir irdeleyelim.

Anayasa da değişiklik yaparak partili (Başkanlık) Cumhur Başkanlığına geçilmesi için yoğun bir çalışma yapan Adalet ve Kalkınma Partisinin unuttuğu bir şey var. Son genel seçimlerde söz verdikleri devlet kurumlarında taşeron şirketler üzerinden çalışanların kadroya alınmaları.

Bu meseleyi, ülkemizin içinden geçtiği sıkıntılı dönemde kimse ağzına almaya cesaret edemezken, hükümet referandumda başına gelebilecekleri önceden iyi bir şekilde öngörüde bulunduğu için, 2016 yılının son haftasında taşeron çalışanların sorunu 26.Aralık 2016 günü Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız tarafından “taşeron çalışanları şu an emeğinin karşılığını alıyor. Onlar için planlama yapıyoruz. Biraz daha sabretsinler” açıklaması yapıldı. Yılın son Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası açıklama yapan ve basının sorularını cevaplandıran Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Numan KURTULMUŞ’da “taşeron işçi konusunda ilgili bakanlıklarda çalışmalar devam ediyor” diyerek taşeron çalışanlarının ve ailelerinin ağızlarına bir parmak bal çaldı. Ya da sorunları çözme yerine, olası Anayasa Referandumu öncesi umut tohumları ekerek, referandumda oy devşirme planını devreye soktu.

Emeklilerin durumu, asgari ücretin açlık sınırının altında olması. Kimsenin umurunda olduğunu zannetmiyorum.

Ellerini çabuk tutmazlarsa, bu açıklamalarının kamuoyunda karşılık bulmadığını görecekler ve yaşayacaklardır.

Anayasa değişikliği ile ilgili kısma bir virgül koyarak ara verelim.

Gelelim en sıcak gündemimize. Suriye harekatı;

Ülkemizdeki terörü bitirmenin en önemli yolu Suriye’de El Bab tan geçmekte. Güneydeki komşumuzun adı Suriye olabilir ama Güney komşumuz artık Rusya’dır. Büyük devletlerle iş yapacaksak “ayıyla aynı yatağa girilmez” felsefesini hiç aklımızdan çıkarmamamız gerekir. Ülke içinde rahat etmenin olmazsa olmazı öncelikle Suriye ve Irak meselesinin halledilmesi olduğu hususunda tüm stratejistler hemfikir. Son günlerde dostluğumuzun ivme kazandığı Rusya, pkk terör örgütünü,terör örgütü olarak görmüyor ve PYD nin de Moskova’da bürosu var. PYD ve PKK ve hatta IŞID “DEAŞ” ı sadece Rusya ve ABD’nin desteklemiyor. AB ve NATO da terör örgütlerinin arkasında.

“Rusyanın umudu ise; Esad’ı Halep, Hama ve Humus’un güney batısında yer alan, Akdeniz’e açılan mümbit arazilerin bulunduğu kısımda hakimiyetinin devamını sağlamaktır. Bizim, güneyimizde kürt devletinin oluşumuna engel olmamız gerekir. Rusya’nın bölgede olması, ABD’nin Kürt Devleti hayalini de suya düşürmüştür. Peki, pkk terör örgütü Amanoslarda niçin örgütlenmeye çalışıyor?

Türkiye ve Rusya’nın İran’ında masada olduğu Moskova Bildirisi iyi incelenirse, bölgenin gelecekteki yapılanması ile ilgili ipuçlarını görebilirsiniz. Ülkelerin menfaatları icabettiği zaman hissi davranılmadığını bu bildiride görmek mümkün. ABD Irak’ı, Rusya Suriye’yi kontrol etmek üzere zaten anlaşmışlar. Bölgede bu güne kadar 600 binden fazla insanın ölmesi, bu iki başat devletin kendi aralarında anlaşamamalarından kaynaklandığını artık görmemiz gerekiyor. Eldeki bir, olacak ikiden iyidir. Türkiye’nin mevcut sınırlarını koruması en iyi yoldur. Aksi durumda iki başat devletle (ABD,Rusya) karşı karşıya geliriz. “ (Uluç ÖZTÜRKLER-Emekli Büyükelçi) diye bir tespitte bulundu Sayın Emekli Büyükelçi.

Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip ERDOĞAN 2016 yılının son günlerinde ABD ve NATO’ya, Nato üyesi ülkelere “sizin ortağınız bölücü terör örgütlerimi ki, onlara silah ve mühimmat yardımı yapıyorsunuz” açıklaması ise bu milletin bu güne kadar duymak istediği en önemli açıklamaydı.

Bu açıklama adeta Sn. Cumhurbaşkanımızın BOP Eş Başkanlığını bıraktığının bir manifestosu gibi algılandı.

Bu açıklama da dahil Sn Devlet BAHÇELİ’nin Anayasa oylamasında mecliste vereceği oyu resmen açıklaması da akılları iyice karıştırdı.

Nazan BEKİROĞLU’nun “İsimle Ateş Arasında” adlı eserinde bir cümle var ki geçmişi ve şu anı tasvir açısından önemli bulduğum için sizlerle paylaşmayı uygu gördüm dostlar: “Bu tarihten en çok da ‘gerçek tarihçi’ müştekidir.Çünkü bozulan tarihin bozduğu şey ‘gerçek’tir. Mühür kimdeyse Süleyman o olduğundan bu böyledir.” diyor yazar.

Gelelim tekrar Anayasa değişikliğine dostlar;……………..

Bir sonraki yazımızda devam edebilmek niyetiyle birliğimiz, dirliğimiz bozulmasın.

Saygılarımla.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Recayi Çağlar - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Bolu Olay Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Bolu Olay hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bolu Olay editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bolu Olay değil haberi geçen ajanstır.