27 MAYISTAN 28 ŞUBATA SİYASİ TARİHİMİZ

Prof.Dr.Yaşar Akbıyık (AİBÜ Eski Rektörü)   Türk siyasi tarihinde1960 ihtilalinin açtığı yaraya  28 Şubat süreci tuz biber olmuştur.1960 ihtilali ile darağacına gönderilen üç siyasetçinin...

Prof.Dr.Yaşar Akbıyık

(AİBÜ Eski Rektörü)

Türk siyasi tarihinde1960 ihtilalinin açtığı yaraya 28 Şubat süreci tuz biber olmuştur.1960 ihtilali ile darağacına gönderilen üç siyasetçinin idamı kamunun vicdanını sızlatmış, siyasette silinmez bir fay hattı oluşturmuştur. Çocuk yaşımda hatırladığım şey rahmetli Adnan Menderes’in idamında altındaki sandalyeyi kimin çekeceği hususu ve idamı gösteren silik bir gazete resmiydi. Hatırladığım kadarıyla bu azap verici işi kimse yapmak istememiş bir roman vatandaş bulunmuştu. Birinci Dünya Savaşının üzerinden silindir gibi geçmiş bir ailenin ferdi olan babam Rus işgali nedeniyle Erzurum İspir’den Çorum’a gönderilmiş bir ailenin çocuğuydu. Babam ve amcam medrese hocası dedemden aldıkları eğitimle, mahalle mekteplerinde çocukları okutmuşlar dini görevler yapmışlardı Tek sermayeleri ilim ve hoşgörüydü. Türkiye’nin değişim rüzgârlarında gelişmelere ayak uydurmaya çalışmışlardı. Medrese geleneğinde yetiştikleri için, dini eğilimleri kuvvetliydi. Ezanın Türkçe okunmasından hoşnut değillerdi. Bu ve benzeri ortak görüşleri taşıdıkları Adnan Menderes’in idamı evimize sessiz bir bomba gibi düşmüştü. Demokrat Partililerin tutuklandığı bir zamanda ne konuşmak ne de yorum yapmak mümkündü. Menderes’in dini eğitime önem vermesi ihtilal kadrolarınca çok eleştirilmişti.

İhtilalinin acı tecrübesinden ders alan Türkiye’de 1960’lı yılların sonlarında yalancı bahar gibi doğan özgürlük ortamında, Anadolu insanı da nasibini almış siyasi düşünceler canlanmaya başlamıştı. Babası cumhuriyetin değerlerine bağlı bir yargıcın oğlu ve alanında tanınmış bir bilim insanı olan Prof. Dr. Necmettin Erbakan siyaset sahnesine çıkmış, Milli Nizam Partisini kurmuştu. Profesörlük unvanı nedeniyle “Hoca” olarak da anılıyordu. Gerçekten siyasetin de hocası duayenlerinden oldu. Türkiye’de dini politikaların ve siyasetin öyküsü aynı zaman onun da öyküsü olmuştur. Erbakan Hoca şaşırtıcı derecede zarif, jestleri sakin, konuşması yumuşak hoşgörülü bir insandı. Hoca’nın fikirlerini kendine yakın görmüş olmalı ki rahmetli babam da bu hareketin içinde bulunmuştu. Ancak kuruluşundan bir iki yıl sonra laikliğe aykırı faaliyetlerde bulunduğu gerekçesiyle Milli Nizam Partisi kapatılmış, Erbakan Hoca da bir süre İsviçre’de kalmıştı. 1972 yılında Türkiye’ye döndüğünde daha popüler olmuştu. Milli Selamet Partisini kurmuş 1973 seçimlerinde çıkardığı 48 milletvekiliyle Bülent Ecevit başkanlığında kurulan koalisyon hükümetinde başbakan yardımcısı olmuştu. 1980 darbesiyle diğer partiler başkanları gibi Erbakan Hoca da gözaltına alınmış ve yargılanmıştı. Siyasilere yasak konmuş ve 1987 yılına kadar sürmüştü. Turgut Özal başkanlığında kurulan ve Türkiye’de dört siyasi eğilimi birleştiren Anavatan Partisi iktidarının temelini oluşturan eğilimlerden biri de Erbakan Hoca’ya gönül vermiş siyaset ekibi ve halk kitleleriydi.

Siyasi yasaklar kaldırılınca Erbakan Hoca Refah Partisinin başına geçerek aktif politikaya döndü. Anavatan Partisine yönelmiş olan seçmen kitlesini rahmetli Turgut Özal’ın vefatından sonra tekrar toplamaya başlamıştı. Türkiye’de sıradan insanların oluşturduğu politik örgütlenmeyi ön plana çıkaran ilk parti olmuştu Refah Partisi. İç göçün arttığı, insanların memleketlerinden kopup savrulduğu bir dönemde kimsesizlerin kimsesi, ihmal edilmiş kitlelerin temsilcisi olmuştu. Destek aldığı halk kesimi, kendi çıkarlarından başka bir şey düşünmeyen siyasi düzene karşı öfkeli kitlelerdi. Onlar Türkiye’nin İsviçre gibi yönetilmesini beklemiyordu, ama siyasilerin dürüst olmasını istiyor, Erbakan Hoca’ya ilgi duyuyorlardı. Türkiye’deki bir kesim bu siyasi hareketi laikliğe karşı tehlike görse de halk Refah Partisini denemekte kararlıydı. Hoca, ihmal edilmiş kitlelerin sözcüsüydü. Daha da önemlisi fikri temele dayanan bir siyasi partinin başkanıydı. Türkiye’de ideolojilerin tükenişinde ve politikacıların sadece kişisel güç için yarıştığı sisteme karşı farklı tepki ortaya koyuyordu.

1995 genel seçimleri, ilk üç partinin çok az farkla sıralanmasıyla birbirine en yakın sonuçlarla biten seçim olmuştu. Ama büyük haber bu değildi. Refah Partisi oyların yüzde 21’den biraz fazlasını alarak seçimlerden birinci parti olarak çıkmıştı. Bu başarı bazılarına göre olabilecek en kötü senaryoydu. Erbakan Hoca’nın başbakanlık koltuğuna oturmasını engellemek için her yol denense de seçimlerden altı ay sonra hükümeti kurmakla görevlendirilmek durumunda kalınmıştı. Böylece Haziran 1996’da Refah-Yol hükümeti kurulmuştu. Artık gözler Başbakan Necmettin Erbakan’ın üzerindeydi. İç politikada denk bütçe ve usulsüzlüklere karşı duruşu rant çevrelerinde rahatsızlık yaratmıştı. Dış politikada eksen sapması iddialarına hedef oluyor dikkatle izleniyordu. Erbakan Hoca’nın başbakan olarak görev yaptığı 1996-1997 arasındaki 1 yıllık dönemde Türkiye ekonomisi yüzde 7,5 oranında büyümüştü. Yapılan reformlar arasında, kamu kuruluşları arasında havuz sisteminin kurulmasının yanında, II. Abdülhamit Han gibi İslam halklarına hitap ediyor, halkı Müslüman olan sekiz ülke (D-8) arasında birlik kurmaya çalışıyordu. İç politikada güç ve rant kaybına uğrayanlar, dış politikada eksen kaymasından şikayet edenler, cumhuriyet rejiminin tehlikede olduğunu ileri sürerek laiklik ve Atatürkçülük tartışmaları çıkarmışlardı. Görsel ve yazılı basında sonradan düzmece olduğu ortaya çıkan bir takım tarikat ve örgüt haberleri yayınlanıyordu. Üst bürokratik kademeye brifingler veriliyor, Ankara sokaklarında tanklar yürüyordu. Darbenin ayak sesleri duyuluyordu ama bu klasik bir darbe olmayacaktı. Askeri komuta kademesi, NATO üyesi olan ve demokrasinin var olduğu iddia eden Türkiye’de eskiden olduğu gibi darbe yapmanın mümkün olmadığını bildiği için baskı yolunu seçmişti. Amaçları Erbakan’ı başbakanlıktan indirmek eski politikacıları iktidara getirmekti. Bunun için bildiriler yayınlanıyor, üzerindeki baskılar gittikçe artıyordu. Erbakan Hoca on iki aylık başbakanlık görevinden sonra, Türkiye’nin ilk post-modern darbesinin kurbanı olarak istifa etmek zorunda kaldı. İktidardan uzaklaştırmak ona biçilen cezanın yalnızca başlangıcıydı. Refah Partisi kapatıldı Erbakan Hoca’ya siyaset yasağı getirildi.

Refah Partisinin kapatılmasından sonra Fazilet Partisini kuranlar da hedef alınmıştı. İlk kurban Kayseri belediye başkanı Şükrü Karatepe olmuştu. Daha sonra o zaman İstanbul belediye başkanı olan Recep Tayyib Erdoğan Ziya Gökalp’den okuduğu bir şiirden dolayı mahkûm edildi. Türkiye’nin 2001’de yaşadığı ekonomik kriz siyasette deprem etkisi yarattı. Halk yeni bir siyasi lider arayışındaydı. Tarih Recep Tayyib Erdoğan’ı gelecek için hazırlıyordu sanki. Sabır Allah katında meyvesini en geç veren ibadettir derler. O sabretti, ilahi takdir ve halkın teveccühüyle 2002 seçimlerinden başarıyla çıktı. Erbakan hocanın yaşadıkları yetiştirdiği öğrencilerine büyük bir tecrübe olmuştu. Abdullah Gül Cumhurbaşkanı, Recep Tayyib Erdoğan Başbakan olunca, vesayet sisteminde kendilerini elit olarak nitelendirenlerin dengesi bozuldu. Statükocu İstanbul sermayesi rant kollamak amacıyla istediği bürokratik mevkilere atama yaptıramaz oldu. İbre fakirden yana döndü. Politikada kimlik krizi çözüldü, Avrupalı veya Ortadoğulu, dindar veya laik, Batılı veya Doğulu gibi karşıt tanımlamalı kimlikler yerine, Müslüman ve laik, Batılı ve Doğulu, bölgesel ve küresel gibi birliktelik çerçevesi oluşturuldu, darbeler geride kaldı. 27 Mayıstan günümüze siyasi tarihimizin bu kısa özetinde ölenleri rahmetle anarken ülkemizin geleceği için çalışanlara başarılar diliyor okuyuculara sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

01 Mar 2012 - 21:03 - Gündem


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Bolu Olay Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Bolu Olay hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bolu Olay editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bolu Olay değil haberi geçen ajanstır.