ARKADAŞ SEÇİMİMİZ…

Ebeveynlerin çocuklarının arkadaşlarını eleştirmesi hatta arkadaşlıklarına müdahale etmesi sıkça rastlanılır bir haldir. Peki ebeveynler kendi arkadaşlarını nasıl seçerler? Arkadaşlıklar nasıl gelişir, ömür boyu süren arkadaşlıklar, dostluklar nasıl o denli uzun ömürlü olabiliyor?

Bir zamanlar akrabalar ve komşularla sınırlı tanışıklıklar içinde, mahalle arasında, bakkal alışverişinde kısa sohbet sırasında veya çocuğunu okula getirip götürürken veya iş ilişkileri arasında oluşan çevreyle, kendi yaşam biçimi, düşünce tarzıyla yakın hisseden kişiler birbirleriyle daha sık görüşerek oluşan ahbaplıklar zamanla arkadaşlığa dönüşebilirken; şimdilerde arkadaşlıklar internet üzerinden, sinema veya tiyatroda, okul yollarında, otobüs duraklarında dahi bir anlık sohbetlerle, ailesini veya geçmişini bilemediğimiz kişilerle de, belki sırf o an yalnız hissettiğimiz için dahi oluşabilir hale büründü.

Hep denir ya, çocuklarımıza güvenmeyi öğrenmeliyiz. Yanlış diye düşündüğümüz, çocuğumuzu yolundan saptırabilir sandığımız her arkadaş için geçmişimizde, ailemizin de bizlere benzeri şekilde müdahaleleri olmamış mıdır? Arkadaşı için canını vermeye hazır zamanlarımız geçmemiş midir? Sonrasında çoğunlukla, ailemizin tespitlerinde haklı çıktığını, üzülerek öğrenmemişiz midir?

Belki bizler çok daha az hasarla kurtulabilmişizdir, ya çocuklarımız bizim kadar şanslı olabilecekler mi diye endişelenmez miyiz?

Aslında pekala biliriz ki; olması gereken oluyordur, yine de sükunetimizi korumakta zorlanırız, canımız kanımız evladımız söz konusu olunca, yüreğimiz titrer, içimiz ürperir. Alem ne der kaygısına kapılırız, çocuğumuzun geleceği için, dersleri için, güvenli alanımız için tehdit olarak görürüz.

Aslında onların tekâmül alanına müdahale etmemiz, sürekli korumaya çalışmamız da, geleceklerinde sürekli yanlarında olamayacağımızı düşünürsek, belki de esas dikkat etmemiz gereken noktadır. Biz ne denli iyi yetiştirirsek yetiştirelim, hayatlarında kendi hayırlarına olan kararları alabilmeleri için, onları yanlış olduğu zannına kapıldığımız tüm seçimlerinde kararlarına saygı duyarak, onaylamasak dahi, her ne olursa olsun olabildiğim ölçüde yanındayım inancı ve güveni içinde hissettirmek esas sorumluluğumuz olabilir mi?

Gelişen çağa rağmen insanoğlu, muhtemelen hala taş devrinden kalıntıları barındıran zihinle sürekli savunma veya saldırıya hazır yaşıyor. Korkular biriktiriyor. Oysa bebekler yürümeye başladıklarında düşünce önce çevrelerine bakıp, ayy diyenleri görünce ağlamaya başlarlar deneyin süper düştün hadi kalk şimdi de derken alkışlayın size nasıl kahkahalarla cevap vereceklerine inanamayacaksınız. Bırakın çarptığı yeri dövmeyi ki kendi düştüğü gibi kalkabilsin ve suçu başkalarında aramasın. Sorumluluk almayı erkenden öğrenebilsin.

Biz ebeveynlere ihtiyaç duymazlarsa saklı endişesiyle davrandıkça oluşan kuşaklar arasında oluşan uçurumları mı yoksa her şeye rağmen düşmeyi de kalkmayı da öğrenmiş kendini bilen evlatları mı yetiştirmeyi yeğlediğinize siz karar verin.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Nafiye Ç. Özdemir - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Bolu Olay Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Bolu Olay hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bolu Olay editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bolu Olay değil haberi geçen ajanstır.