Bir Bela Daha

Uzun yıllar Almanya’da yaşadıktan sonra, Zonguldaklı olmama rağmen, doğal güzellikleri, kasabayı andıran samimi havası, İstanbul ile Ankara arasında ideal bir konumda bulunmadı nedeniyle Bolu’ya yerleşmeyi tercih ettim.

1984-2009 yılları arası Bolu’da ticaret yapıp, elimden geldiğince dürüst davranarak çevreme faydalı olmaya çalıştım. Bolu halkı Lady Konfeksiyon’u sevdi ve ona neredeyse 25 yıl boyunca önemli bir kriz yaşatmadı.

Bolu’da kaldığım süre içinde düşüncelerimi, endişelerimi, eleştirilerimi ve öngörülerimi Bolu Olay Gazetesi’nde “Paradoks” adı altında köşe yazarı olarak dile getirdim.

Bolu halkını yazdıklarımla, bilhassa Göynük-Himmetoğlu Köyü’nde kurulan termik santrali, sayıları 24’ü bulan HES’ler, şehrin betonlaşması ve alt yapıda yaşanan sıkıntılar konusunda uyarmaya çalıştım.

Bir akşam vakti yazımı eleştiren bir Göynüklü genci dinledikten sonra boşuna uğraştığımı da anladım. Göynüklü genç termik ile termali karıştırmış ve bana tüm köyün, hatta çevresindeki köylerde yaşayanların bu sağlıklı “termal projede” iş bulacaklarını söylemişti.

2009 yılı sonunda şirketimi tasfiye edip Bartın’a taşındım. Şimdi ormanın kenarından denizi seyrederek sakin bir köy hayatı yaşamaktayım.

Burada da, Amasra’da yapılması düşünülen termik santral tehlikesine karşı, aynı endişeleri taşıyorum.

Şimdi birileri gelecek ve bana enerjinin ülke için ne kadar vazgeçilmez olduğunu anlatmaya çalışacaktır. Elbette gelecekte vazgeçilmez olan 3 önemli olgunun bir tanesi enerjidir, diğerleri ise su ve yiyecektir.

Siz ülkeniz ve halkınız adına bunlardan hangisini tercih ederdiniz?

Elbette ki su ve yiyecek enerjiden çok daha önemlidir. Öyleyse düşünmeye devam edelim....

Konya’nın yarısı kadar büyüklüğü olan İsrail tohum piyasasını elinde tutup dünyaya satıyorsa, çok daha geniş, verimli topraklara sahip olan Anadolu bunu niye beceremiyor? Onlar tohum yetiştirirken ve bu sayede topraklarını değerlendirirken biz niye akarsularımızı HES’lere, havamızı ve yerüstü zenginliklerimizi termiklere feda ediyoruz? Üstelik bunu yaparken hem istihdam yaratmıyor ve hemde var olan değerlerimizi yok ediyoruz?

Termikten ve HES’lerden para kazanan zenginler zaman zaman özel helikopterleriyle o yörelere gidip bir kaç saat oyalandıktan sonra deniz kenarındaki villalarına geri dönüyorlar. Onların çocukları Çatalağzı’nda, Muğla-Yatağan’da okullara gitmiyorlar. Onların yaşlıları, hastaları, hamile eşleri gece uyurken bu kötü, zehirli havayı teneffüs etmiyorlar.

Geçenlerde Bolu hakkında duyduğum bir şey ben bir kat daha endişelendirdi.

Bolu-Göynük’te kayaç gazı diye bilinen şeyl (shale) gazı yatakları bulunmuş ve bu gaz güya yöreyi ihya edecekmiş. Bunu söylemeden önce en az on kez düşünün. Bu ülke yıllardır bor maden yatakları ve o madenin getireceği milyar dolarlar ile yıllarca ümitlendirildi.

Ben yüksek maden mühendisi olarak elbette bu madenin değerini çok iyi biliyorum ve Almanya’daki hocalarımın bu konuda anlattıklarını da çok iyi hatırlıyorum. Buna rağmen size şunu soruyorum: Yıllardır öve öve bitiremediğimiz Bor rezervlerini işleten Eti Maden nerede?

Eti Maden şimdi torba yasayla Varlık Fonu’na devredilmiş vaziyette taşeronlar tarafından işletilmeyi beklemektedir.

Biraz evvel sözünü ettiğim şeyl (shale) gazına geri dönecek olursak Bolu halkının bilmesi gereken çok önemli bir husus var.

Bolu ve çevresi tortul kayaçlarla çevrilidir ve bu kayaçların gözeneklerinde şeyl gazı organik olarak bulunur. Toprak üstündeki canlılar, ormanlar, bitkiler gözden çıkarıldıktan sonra yeraltındaki kayaçlar yatay sondaj veya hidrolik kırma yöntemiyle çıkarılacaktır.

Peki bizi üretim sırasında neler beklemektedir?

1. Aşırı su kullanımı temiz su kaynaklarınızı hızla tüketecektir.

2. Kimyasal maddeden oluşan çatlatma suları yeraltı su kaynaklarımızı kullanılmaz hale getirecektir.

3. Kullanılan toksik suların bir kısmı yüzeye tuz ve radyoaktif olarak kirlenmiş şekilde geri dönecek, toprağınızı ve sağlığınızı bozacaktır.

4. Açılan kuyularda oluşabilecek hatalar sonucu yeraltı sularınıza metan gazı karışabilecektir.

5. Yeryüzüne çıkarılan gazla birlikte uçucu olan metan gazı atmosfere yayılıp hava kirliliğini önemli ölçüde artıracaktır.

6. Çatlatma sıvısı olan “Silika” çevredeki insanları veya bu sıvılarla temas edenlerin, havasını soluyanların sağlıklarını tehlikeye atacaktır.

7. Binlerce ton atık madde depolanamayacağı için hava, toprak, suyu zehirleyecek ve çevrede yaşayan her canlıyı negatif etkileyecektir.

8. Kayaçların çatlatılması deprem, heyelan ve sel risklerini çok ciddi oranda artırma anlamına da gelmektedir.

Tüm ülkeler önceleri bu fikre çok sıcak yaklaşmış, sonrasında ise üretimleri durdurmaya başlamıştır.

Ülkemizi bir gıda devi yapmak varken, çevremizi tüm canlılarıyla birlikte tehlikeye atmak neden? Samanı Bulgaristan’dan, eti Sırbistan’dan almak yerine bir an evvel bereketli Anadolu topraklarını işlemeye başlayıp gelecek nesillerimizi enerji tröstlerine kurban vermeyi reddetmeliyiz.

Son pişmanlık fayda etmez. Benden söylemesi!

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Oral Yılmaz - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Bolu Olay Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Bolu Olay hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bolu Olay editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bolu Olay değil haberi geçen ajanstır.