Büyük Taarruz …

93 yıl önce, bu günlerde ,ülkemizde bir var olma mücadelesi veriliyordu.

26 Ağustos 1922 ‘de ,Anadolu’ daki işgalci Yunan kuvvetlerini atmak için Türk ordusunun büyük taarruzu başlamıştı.

Bilindiği gibi , 15 Mayıs 1919 da İzmir’e asker çıkaran Yunan kuvvetleri , Batı Anadolu’da Sakarya ırmağına kadar olan bir bölgeyi işgal etmişler,Ankara’ya 50 km yaklaşmışlardı.

İşgal kuvvetlerinin ilerleyişi 21 gün süren ve 12 Eylül 1921 de zaferle sona eren Sakarya Savaşı’yla durdurulmuş ve işgalci ordu , Sakarya nehrinin batısına atılmıştı. .Sakarya Savaşı’nda kazanılan zafer, Türk ordusunun 1683 II.Viyana yenilgisinden bu yana artık çekilmedeki son noktasıdır. Artık, Yunan ordusu savunmadadır ve Türk ordusu da taarruza hazırdır.

Başkomutan Gazi Mustafa Kemal , İngilizler’in maddi yardımı ile çok iyi donatılmış, güçlü silahlara sahip ve Türk ordusundan fazla mevcudu olan Yunan ordusuna karşı , Sakarya Savaşında oldukça yıpranan ordusunu hazırlamak için beklemek zorundadır.

Türk halkının insan gücü ve malzeme açısından elinde kalan son varlıklar da

istenerek güçlü bir ordu oluşturulmaya çalışılır.

*** **** ***** ****

Sovyet Rusya’ dan para ve silah desteği istenmiştir. Sovyet Rusya,

Ankara hükümetini ilk tanıyan ve Ankara’ da ilk elçilik açan ülkedir. Rusya ile iyi ilişkiler,

16 Mart 1921'de imzalanan Moskova Antlaşması'yla başlamış ve Sakarya Savaşı’nın

sağladığı siyasal kazançla da 13 Ekim 1921’ de ilişkilerin iyice gelişmesine imkan

sağlayan Kars Antlaşması imzalanmıştır.

Gazi Mustafa Kemal’in Sovyet Rusya’ dan yardım taleplerine olumlu cevap veren Sovyet lideri Lenin, önce Ukrayna temsilcisi Firunze’yi Türkiye’ye göndermiş, onun olumlu raporları sonucu

yardımlar gelmeye başlamıştır.

Sovyet Rusya’nın Ankara’ya büyükelçi olarak atadığı ve yardımları koordine edecek olan Semyon İvanoviç Aralov de 1922 yılı Ocak ayında Ankara’ya gelir.

Aralov anılarında(*) , Mustafa Kemal’le beraber Mart ve Nisan aylarında batı cephesindeki birlikleri ziyaret ettiğini anlatır. Heyet olarak cepheyi dolaşırlar, piyade ve süvari tümenlerini ziyaret

ederler. Bu ziyaretlerde Mustafa Kemal, birlikleri denetler , erler ve subaylara konuşmalar yapar , zaman zaman Aralova’ da konuşması için söz verir. Rusya’nın dostluğundan, yardımlarından söz

edilir.

Aralov , Türk subaylarındaki Mustafa Kemal’e duyulan hayranlıktan ve düşmanı yenme azimlerinden etkilenir .

Aralov ,Türk ordusunun eksiklerini saptar, erlerin büyük bir çoğunluğun ayağında çarık olduğunu,silahların ,süngülerin tek tip olmadığını ,süvari tümenleri kısmen daha iyi donatıldığın ama kılıçlarının eksik olduğundan bahseder.

Sovyet Elçisi , anılarında , Mustafa Kemal’in, kendisini ordu bünyesinde açılan nalbant kursu diploma törenine davet ettiğinden de bahsediyor.

Mustafa Kemal ,bu törende bir konuşma yapar ve daha önce nalbantlık işini Rum ve Ermenilerin yaptığını , hatta padişahın atının nalbandının bile Avusturya’ lı olduğunu söyler , artık ilk Türk nalbantları göreve hazırdır. Törenle diplomalar verilir. Sovyet elçisinden onur konuğu olarak, öğrencilere diploma vermesi istenir. Abilov, Rus geleneklerine uyarak diploma verdiği her öğrenciye bir kaç söz söyler.

Öğrencilerden birine” Senin nalladığın at ,kahraman Türk ordusuyla birlikte İstanbul’a giren ilk at olsun “dileğinde bulunur. Bir başka öğrenciye de “Güzel nalladığın hızlı atın,İzmir giren ilk at olsun

dileğini tekrarlar. Bu sözler herkesin çok hoşuna gider.

**** *** *** *** ****

Sovyet Rusya’nın silah ve altın yardımlarıyla da taarruza hazır hale gelen Türk Ordusu, nihayet bir yıl sonra , 26 Ağustos 1922 ‘de Saat 05’ de düşmana saldıracaktır.

30 Ağustos’ta Zafer kazanılacak ve Başkomutanları Gazi Mustafa Kemal’ den “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir” emrini alan Türk Ordusu, Yunan ordusunu dağıtıp , sel gibi akarak, savaşarak ilerleyip , işgal altındaki şehir ve kasabaları kurtararak, inanılmaz bir süratle 9 Eylül’de İzmir’e ulaşacaktır.

İzmir’e ilk giren atın, Sovyet elçisinin elinden diploma alan askerin nalladığı at olup olmadığını elbette bilmiyoruz.

Bildiğimiz ; inançlı ,vatanını seven atalarımızın, kendilerine inanan bir liderin peşinden ölümüne giderek , yeni, özgür bir ulus yaratıp, gelecek kuşaklara emanet ettikleri gerçeğidir.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

(*) Bir Sovyet Diplomatı’nın Türkiye Anıları 1922-1923 Semyon İvanoviç Aralov,

İş Bankası Yayınları 2010

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Reşat Demirel - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Bolu Olay Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Bolu Olay hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bolu Olay editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bolu Olay değil haberi geçen ajanstır.