Dokunulmazlık

Türk Dil Kurumunun hazırladığı TÜRKÇE SÖZLÜK’TE dokunulmazlık masuniyet, Anayasa veya uluslar arası gelenekler gereğince, kişilere tanınan ilişilmez olma durumu veya ayrıcalık olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımlama siyasi kişilere ve devlet temsilcilerine getirilen ayrıcalıkları ihtiva etmektedir. Hâlbuki uygulamalarda dokunulmazlık bundan daha geniş uygulama alanı bulmakta; yasalarımızda ve milli geleneklerimizde de kendilerine ayrıcalık tanınan kişi ve gruplar da oluşmaktadır.

Günümüzde dokunulmazlık genelde milletvekillerine anayasamızla tanınmış ayrıcalıkları hatırlatmakta, milletvekillerimize verilen ilişilmezlikleri akla getirmektedir. Milletvekilleri zaman, zaman meclis kürsüsünde yasalarla suç sayılan konuları dile getirmekten, düşüncelerini rahatlıkla ifade etmekten, meclis dışında bazı yasal sınırlamalardan ve takipten masundurlar. Onların bu Anayasa ile tanınmış haklarına dokunulmazlık denilmekte, bu yasa dışı söylem ve eylemleri için hazırlanan fezlekeleri MECLİS GENEL KURULUNDA DOKUNULMAZLIKLARI KALDIRILMADIĞI TAKDİRDE dönem sonuna kadar yasal takipten uzak tutulmaktadır.


Bunun dışında toplumun dikkatinden kaçan ve hiç bilinmeyen dokunulmazlıklar da bulunmaktadır. Meselâ devlet memurlarının görevleriyle ilgili kusur, ihmal ve hak ihlalleri Memurin Muhakemât Kanununa göre doğrudan yargıç karşısına çıkarılmasını önlemiştir. Devlet memurları bu tür kusur, ihmal ve hak ihlali suçlarından dolayı önce bir muhakkik tarafından hakkındaki iddialar tahkik edilir ve bir dosyaya bağlanır. Deliller ve tanıkların ifadeleri sonucunda hazırlanan dosya il ya da ilçe idare kurulları tarafından karara bağlanır. Bu kurullar memur hakkında “Lüzumu muhakeme” veya “Meni muhakeme” kararı verebilir. Eğer memur hakkında kurul “meni muhakeme” kararı almışsa memur yargılanmaktan kurtulur. Aksi halde lüzumu muhakeme kararı verilirse dosya savcılığa intikal ettirilir ve memur yargılanarak hakkında hüküm verilmiş olur. Memurin Muhakemât Kanununun devlet memurlarını doğrudan yargı önüne çıkarılmasını önleyecek hükümler getirmesi Devlet Memurları için bir ayrıcalık ve dokunulmazlıktır.


Bir de bize özgü geleneklerimiz vardır. Bu geleneklerimiz toplum içinde bazı gruplara ayrıcalıklar ve imtiyazlar tanımıştır. Meselâ öğretmenler bu ayrıcalıklarını son dönemlere kadar yaşamışlar, kendilerine tanınan bu imtiyazlarla mesleklerini gönül rahatlığı içinde yerine getirmişlerdir. Biricik yavrularımızı öğretmenlerimize teslim ederken “Eti senin, kemiği benim” dememiz öğretmenlere tanınan dokunulmazlık sınırını göstermesi bakımından önemlidir. “öğretmenin vurduğu yerden gül biter” sözü ise öğretmene ve bu mesleğe toplumumuzda tanınan inancı tescil etmektedir.


Son dönemde gücü giderek artan geleneksel bir dokunulmazlık alanımız daha oluşmuştur. Hatta bu geleneksel dokunulmazlık alanı anayasa ve yasalardan doğan dokunulmazlıklardan daha güçlü olduğu görülmektedir. Bu dokunulmazlık alanı başta mihrap, minber ve kürsülerimiz olmak üzere cami ve mescitlerimiz; dokunulmazlık hakkı kullananlar ise müftü, vaiz, imam ve müezzinlerimizdir. Geleneklerimizin oluşturduğu ayrıcalıklardan büyüklerimize ve öğretmenlerimize tanınanları hemen her gün törpülenirken din adamlarımıza tanınan dokunulmazlıklar o oranda güç kazanmakta, sınırları daha da genişlemektedir.


Din adamlarımız yukarda zikredilen alanlarda görevlerini ifa ederken söz söyleme bakımından her türlü dokunulmazlığa sahiptirler. Cemaate dini telkin ve nasihatlerde bulunurken, dinimizin inanç, amel ve yaşam esaslarını anlatırken hiçbir sınırlama ve ölçüyle mukayyet değildirler. Konuşma sırasında ve sonrasında cemaatten herhangi birinin soru sorması, konuya farklı yorum getirmesi yasak değilse de din adamının dokunulmazlık sınırları gereği mümkün değildir.


Cami ve mescitlerimizdeki din adamlarımıza tanınan bu dokunulmazlık ve imtiyaz doğrusunu söylemek gerekirse dini geleneklerimize uygun düşmemekte, din adına doğruların ortaya çıkmasına engel teşkil etmektedir. Peygamberimiz zamanında mescitler sahabenin dini hakikatleri öğrendikleri bir okul, her türlü müşküllerine cevap buldukları bir mahiyet taşıyordu. Günümüzde din adamlarımız bu hakikati farkında olmadan konuşmalarında ifade ederler ve “peygamberimiz mescitte sahabeleriyle otururken onların sorularına verdikleri cevaplardan” bahsederler de kendileri bu ruhsatı günümüz insanına pek tanımazlar. Hatta buna bin bir zorlukla cesaret gösterip tavır sergileyenleri ise toplumun kınamasını celbedecek davranışları tahrik etmekten çekinmezler. Kur’an-ı Kerimde yüce peygamberimize “Onlara sert davransaydın etrafından uzaklaşırlardı” ilahi nasihati hiç hatırlamazlar ve cemaati sözleriyle azarlayıp dövmekten de hiç çekinmezler. Cemaat içinden bu davranışları doğru bulmayanlar ise kendilerini kınanmaktan kurtaramazlar.


Cami ve mescitlerimiz ilk dönemlerindeki görevlerini yerine getirebilecekleri vasatı yeniden kazanmalı, Müslümanlar bu mukaddes mekânlarda inanç ve amelleriyle ilgili müşküllerini bilen görevlilerden gönül rahatlığı ile öğrenebilmelidirler. Din adamlarımız da onlara günlük yaşantılarıyla örnek olmalı her türlü söylem ve hareketleriyle İslâm’ın güzelliklerini yansıtabilmelidirler. Söylenilen fakat yaşanılmayan hiçbir erdem insanlarda değişiklik yapmamakta, İslâm hayattan kompakta ve uzaklaşmaktadır. Bundan dolayı da din adamları dokunulmazlığa ihtiyaç duymakta, İslâm’da olmayan bu imtiyazı güçlendirmekten rahatsızlık duymamaktadır.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Hasan Dinç - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Bolu Olay Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Bolu Olay hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bolu Olay editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bolu Olay değil haberi geçen ajanstır.