İNSANLIK TARİHİ NE ACILARLA DOLU

İnsanlık geçmişini bilmediği için geleceğini de gerektiği gibi tayin edemiyor. Öyle olsa bugün, bu çağda yaşadığımız savaşların hiç birini görmezdik. Tarihten ders alınsaydı, örneğin Rusya Ukrayna’ya saldırmazdı. Rusların tarihi emellerini uzmanlar bilmesine rağmen, Rusların bu saldırısını öngöremediler bile.
Bence okullarda tarih derslerine daha çok yer ayırmalılar. Çoğunluk kendi tarihini bilmediği için fesli şizofren sözde tarihçi Kadir Mısıroğlu Atatürk düşmanı olmaz, bütün gerçek belge ve bilgilere rağmen tarihimizi çarpıtıp, gençlerimizin kafalarını bulandırmazdı. Bir başka şair, tarihçi ve yazar çıkıp tarihimizi kendi ideolojik görüşlerine göre yazmazdı. Üstelik bu yalanlara rağmen her yere Necip Fazıl Kısakürek ismi verilmezdi. Emin olun bu dönemden kurtulduğumuz anda, o Necip Fazıl Kısakürek ismi konulduğu yerlerden bir bir kaldırılacaktır.
Sanırım tarihte Türkler kadar zalimliğe uğrayan, büyük acılar yaşayan bir millet yoktur. Hangi coğrafyada yaşadıysa, inanılmaz acılar yaşamış.
Bir zamanlar Osmanlı toprakları olan Srebrenitsa’da yaşanan katliam çok yakın tarihte olmasına rağmen, unutulup gitmiş. Bakın hala yaşayan bazı adetlerin geçmişi nerelere kadar uzanıyor. Sosyal medyadan okuduğum bu yazı içimi burktu. Sizlerle de paylaşmak istedim:
> ”Što Te Nema? / Neden burada yoksun?
> Yer gök fincan. Ne çok fincan....
> Bu fincanlar niyedir, kulpları neden yoktur bilir misiniz?
> Srebrenitsa'da kadınlar evde birini beklerken kendine bir kahve yapar, bir de beklediği kişiye... Srebrenitsalı kadınlar en çok eşleriyle kahve içmeyi özler... Çünkü eşleri hiçbir zaman gelmeyecektir...
> Bugün 11 Temmuz…
> Faşizmin utanç günlerinden biri! Bir insanlık katliamı 11 Temmuz!
> Srebrenitsa katliamı üzerinden tam 26 yıl geçti. İnsanlık trajedisinin yaşandığı Srebrenitsa'da 8 bin 373 Boşnak sivil genç ve yetişkin erkek Sırp askerlerce katledildi.
> Üstelik bu katliam, Birleşmiş Milletlerin güvenli bölge olarak ilan ettiği bir yerde dünyanın gözünün içine baka baka yapıldı…
> Boşnak sanatçı Aida Sehoviç Srebrenica katliamının 9. Yıldönümünde Saraybosna’da 1300 kadar kahve fincanıyla katliamın kurbanlarını sembolize eden bir performans sergisi düzenlemişti…Yerdeki yüzlerce fincana kahveler konuluyor, yenisi ekleniyordu.
> Sağduyulu İnsanlar bu performansa duyarsız kalmadılar, dünyanın çeşitli yerlerinden gelerek kahve fincanlarıyla katıldılar…
> O günden sonra pek çok ülkede başta sanatçılar olmak üzere insanlar bir araya gelerek kahve fincanlarıyla Srebrenica katliamı kurbanlarını bu "göçebe anıt"la anar oldular…
> Her yıl sayısı artan kahve fincanlarının enstalasyonu "Što Te Nema? Neden burada yoksun?" projesiyle giderek büyüyen bir değer ve anlam kazandı.
> Peki, neden mi kahve fincanı?...
> Boşnak gündelik kültüründe börek, kahve ve akordiyon ( Nemoze dzumbus bez harmonika) un vazgeçilmez bir yeri vardır…
> Boşnaklar kahveyi kutsal bir ayin gibi törensel hazırlarlar…
> Boşnaklarda kahve ikramı hayata, konuklara, yakınlara duydukları yakınlığın, değerin, sevgi ve muhabbetin göstergesidir…
> Kahveler özeldir, cezveler de öyle…
> Bizdeki çay düşkünlüğüne benzer bir kahve düşkünlüğü vardır Boşnaklarda…
> Şekersiz yapılır kahve; bakır cezvelerde mutlaka odun közünde, yanında lokum ikram edilir…
> Fincanlar kulpsuzdur dibinde ay yıldız motifi vardır.
> Fincanların kulpsuz olmasının nedenini araştırdığımızda Boşnak halkının acılarının ta 1400’ lü yıllara kadar uzandığını görürüz…
> Boşnaklara Katolik ve Ortodoks kiliselerince hiristiyan olmaları için yoğun baskı vardır…
> İstavroz çıkarmak için kahve fincanını tutan baş, işaret ve orta parmakları birleştirmek gerekir…
> Ayrıca faşist Sırp selamı olan “çetnik selamı" serçe ve yüzük parmağı avuç içine kapatılıp; baş, işaret ve orta parmağı açarak verilir…
> İşte faşist Sırplar katliamlarda Boşnakları çetnik selamı vermeye zorlamak için serçe ve yüzük parmaklarını kesmişler…
> Boşnaklar da simgesel olarak kahve fincanını kulpunu baş, işaret, orta parmakla tutmamak için kulpsuz fincan kullanmaya başlamışlar…
> Ve işte bugün faşizmin ve ırkçılığın o utanç günlerinden birinin 26. Yılı olduğunu biliyoruz...
> Ancak, gerçekten utanan var mı, utanıldı mı işte onu bilmiyoruz

> -Oya İslimyeli Ulutin-“.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Nilgün Özerdoğan - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Bolu Olay Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Bolu Olay hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bolu Olay editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bolu Olay değil haberi geçen ajanstır.