SINIR

Bazen bir yazı okursunuz.İşte bu konu ancak böyle anlatılır dersiniz.Bazı yazılarımda sevdiğim

yazılara yer veriyorum.Bu yazı da böyle bir yazı.Metin Münir in bir yazısı..

Doğada sürekli büyüyen bir canlı yoktur.

Her canlının bir büyüme sınırı, ulaşabileceği optimum bir boyut var.

Bu olgu, fizik kuralları yer çekimi gibi ve doğanın mantığı ile ilgilidir.

Var olan her şey, sınırı ile vardır.

Kontrolsüz büyüyen kanser hücreleri bile bu kurala tabidir. Kanserde sınır, hastanın

kendisidir. Hasta ölür, kanser hücrelerinin büyümesi durur.

Öyleyse neden, şirketlerin ve ülke ekonomilerinin sürekli büyümesini bekliyoruz, hatta

talep ediyoruz, hatta bunu doğal bir hak sanıyoruz?

Ve küçülmeyi bir olumsuzluk, tersine çevrilmesi gereken bir olgu sayıyoruz?

Arka arkaya birkaç yıl şirketinin kârını artırmayan bir yönetici, tıpkı art arda maç kaybeden

futbol antrenörü gibi, kovulur.

Ekonomik durgunluğa neden olan hükûmetlerin ayakta durması imkânsızdır.

Hükûmetler, rant yaratılması için doğanın en vahşi biçimde sömürülmesini teşvik ederler.

Akarsular, denizler pisletilir, göller kurutulur, nehirler barajlar tarafından esir alınır, her yere

yol yapılır, atmosfer kirletilir.

Maden, gaz veya petrol bulunması; herhangi bir yerin, o yer ne kadar muhteşem olursa

olsun, makinelere teslim edilmesi için yeterli bir nedendir.

Büyümeye, girişimcilerin iştahını tatmin etmeye, hiçbir engel yoktur.

Genel kanı büyümenin ilelebet süreceğidir.

Zenginler servetlerini artırmak için uğraşırken yoksullar sabırsızlıkla sıranın kendilerine

gelmesini beklerler.

Ama sıra hiçbir zaman onlara gelmez, çünkü dünya kaynakları herkesi refah içinde

yaşatmaya kâfi değildir. Zaten, tersini söyleseler bile, zenginliği yaratanlar onu kendileri

için yaratırlar. Dağıtılan kırıntılardır.

Dünyanın kaymağını yiyen Amerika’da bile, zenginler daha zengin olurken dar gelirlilerin

sayısı artıyor.

Herkesin rahat yaşaması için bu dünyanın yanına, üç-dört dünya daha koymak gerekir.

Ama o da yetmeyecektir.

Dünya sayısı arttıkça insanların sayısı ve açgözlülüğü de artacağı için ilelebet sömürecek

bakir gezegenler bulmak gerekecektir.

Ama bu hiçbir zaman olmayacak.

Gezegenler arasında insan aklının kavraması mümkün olmayan boşluklar var. Bu

mesafeler; kötü yanları iyi yanlarını kat be kat aşan, sömürü ve savaştan başka yol

bilmeyen insan gibi yaratıkların, uzay gemilerine binip kâinatı kirletmeye kalkışmadan yok

olmaları için vardır.

İnsan, insanın kâinatla arasındaki sınırıdır.

Dünyanın kalkınmaya değil, azalmaya ve çoğalmaya ihtiyacı var.İnsanlar azalacak, insanın

yok olmaya ittiği türler çoğalacak, dünya eski dengesine kavuşacak.

Kavuşmazsa?

“Bir gün bakacaksınız gökteki kartallar, dağları örten ormanlar yok olmuş, yabani atlar

ehlileştirilmiş ve her yer insanoğlunun kokusuyla dolmuş. İşte o gün insanoğlu için

yaşamın sonu ve varlığını devam ettirebilme mücadelesinin başlangıcı olacak.”

“Yatağına pislik yığmaya devam eden, bir gece kendi pisliğinde boğulacak.”

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Levent Ömer Bıltır - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Bolu Olay Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Bolu Olay hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bolu Olay editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bolu Olay değil haberi geçen ajanstır.