
BÜTÜN SORUN KALIPLAŞTIRMAK !
Onur Ustaoğlu'nun Kaleminden Konuşan Yazı...
Yazıyı Meryem Coşkunca’nın sesinden dinlemek için videoyu çalıştırın...
Dünyada milyonlarca insan var. Bu insanlardan çoğu zaman aynı şekilde yaşamaları, aynı işleri yapmaları istenir aralarında biri çıkıp ben farklı şeyler yapmak istiyorum. Sizin istediğiniz insan olmak istemiyorum derse ona düzeni bozduğu için hemen “deli” derler. Hatta toplum baskısı uygulanır. Sen ne yapıyorsun denir. Belirli bir kalıba girmesi ve düzeni bozmaması istenir.
Bu dünyanın her yerinde böyledir. Ama ülkemizde daha da fazladır. Baktığınız zaman görürsünüz ülkemizde tek tip insan yetiştirme beklentisi mevcuttur. Mesela çocuk doğmadan önce cinsiyeti belli olunca annesi ve babası, benim oğlum şunu yapacak, benim kızım şunu yapacak diye konuşmaya başlarlar.
Erkeklerin odası mavi renk, kızların odası pembe renk olur, kızlardan yemek yapması, ev işleriyle uğraşması bebekle oynaması istenir. Erkeklerden arabayla oynaması, sert olması, oyunlarda bile eve ekmek getirmesi istenir. Böylece çocukların bilinçaltına ilerde evleneceksin bu işleri yapacaksın olgusu yerleştirilir.
Çocuklar büyüyüp akılları ermeye başlayınca “ Ne oluyor ya? ben evlenmek istemiyorum. Ben o işleri yapmak istemiyorum diye itiraz etse de bilinçaltı ve toplum böyle istediği için belli bir süre sonra istenen kalıba girer.” Bu anlattıklarımı da kimse niye böyle oluyor diye sorgulamaz. Kolaycılığa kaçıp doğanın kanunu derler. “Hayır, doğanın kanunu herkesin aynı şeyleri yapması değildir.” Bunlar bize öğretilen şeylerdir. Düşünün doğamı diyor bize erkeğin rengi mavi, kızın rengi pembe diye? Doğamı diyor bize erkek kadından daha üstündür diye!
İşte bütün bunlar toplumsal şartlara göre şekilleniyor. Yani bunlar çeşitli öğretilerle bizim beynimize bir şekilde doğduğumuzdan itibaren kodlanıyor. Belki de bu yüzden farklı insanları, farklı düşünceleri pek sevmiyoruz. Yani toplumsal bakış ve ülkemizde uygulanan eğitim sistemi maalesef insanları tek tip kalıba sokmaya çalışan bir sistem. Şimdi niye böyle diyorsun diye bana kızanlar olabilir ancak düşünürseniz anlattığım analizlerin doğru olduğunu görürsünüz.
İşte tek tip insan yetiştirme merakı yüzünden engellenenlerde ülkemizde sıkıntı yaşıyor. Bakın 3 Aralık dünya engelliler gününü yeni geçtik. Hatırlıyor musunuz? 3 Aralıktan önce bir okulumuzda kaynaştırma eğitimine giden özel gereksinimi olan arkadaşlarımız okulda istenmeyen olaylara maruz kalmıştı. Olayları çıkaranlarda veliler ve o bölgenin muhtarıydı. Hatta okulda özel gereksinimi olan ve kaynaştırma sınıflarında eğitim alması gereken çocuklar okul yönetimi bir sınıfa koymuştu.
Bu olay kaç gün konuşuldu? Sorumlulara ne oldu? O velilere ne oldu? Daha da önemli bir şey var 3 Aralık dünya engelliler gününde bu konudan bahseden oldu mu? Bu soruların cevabı yok değil mi? işte bunların nedenine bakarsak baştan beri anlatmaya çalıştığım toplumun ve eğitim sisteminin tek tip kalıplaşmış insan yetiştirme gayreti olduğunu görürüz.
Ayrıca o okulda o zaman yaşananlar. Sadece madalyonun görünen yüzüdür. Bizim görmediğimiz bilmediğimiz okullarda bu tür olayların yaşandığını tahmin edebiliyorum. Bu ülkedeki insanlar bahçede açan çiçekler gibidir. Yani renk renk çeşit çeşit olursa güzel gözükür. Tek renk olursa bir şeye benzemez. Güzel olmaz.
İşte bunun için farklılıklarımızı fark edip değerini bilmeliyiz. Herkesi aynı kalıba sokma ve aynı eğitimleri vermekten vazgeçmeliyiz. En önemlisi de farklılıklara, bize göre farklı olan düşüncelere saygı göstermeliyiz. Dünya denen gezegende farklı insanlarında yaşadığını unutmamalıyız. Eğer bu söylediklerimi yapabilirsek daha güzel bir dünyada, daha özgür ve engelsiz, daha mutlu insanların yaşadığı bir Türkiye’de yaşayabiliriz…
Yazan: Onur Ustaoğlu – Seslendiren: Meryem Coşkunca – Bolu Olay Gündem Gazetesi…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.