EDEBİYAT DİLDEN ÖNCE GELİR

EDEBİYAT DİLDEN ÖNCE GELİR

Edebiyat; estetik tat vermek amacıyla yazılan ya da böyle bir amacı olmasa bile biçim ve içerik özellikleriyle bu düzene ulaşabilen bütün yazılı eserlerdir. Başka bir tabirle duygu düşünce ve hayallerin...

Edebiyat; estetik tat vermek amacıyla yazılan ya da böyle bir amacı olmasa bile biçim ve içerik özellikleriyle bu düzene ulaşabilen bütün yazılı eserlerdir. Başka bir tabirle duygu düşünce ve hayallerin sözlü ya da yazılı olarak güzel ve tesirli bir biçimde anlatılması sanatıdır.

         Edebiyat bambaşka bir dünyadır. Bu dünyada dil araç değil amaçtır, konuşma dilindeki gibi sözcükler saydam değildir. Uçarı olmaz. Aralarda kaybolup gitmez. Edebiyatta cümle kurulmaz, başlı başına bir nesne oluşturulur. Edebiyat, Arapça kökenli bir kelimedir. Arapça e-d-b kökünden türetilmiştir. Edep kelimesi ise güzel ahlak, söz ve yazı bakımından yanlışa düşmekten sakınan ilim anlamına gelmektedir. Hoyrat olan dili terbiye etmektir edebiyat. Ve bu da ancak eğitimle mümkündür. Eğitimde okumakla başlar.

         Edebiyat dilden önce gelir. Her insan bir dile sahiptir. Ancak her dile sahip olan edebi bir üslup kullanamaz. Diğer türlü ele alırsak; her ayrı dilde edebiyat kavramı aynıdır. Yani bir insanı anlamak, yaptığı yemeklerin tadını almaktan daha güzel ve değerlidir.

         Her mahlasa sahip olan insan kendine edebiyattan küçük bir kapı aralar. Kimisinin bahçesi çorak alanlara bakar; kimininse yeşilliklere. Kimisinin bahçesi bile yoktur.  Ama kimse edebiyata sormaz  “Sen aslında kimsin? ” diye.

         Çoğumuzun korku dolu rüyası, kimimizin vazgeçemedikleri, kimimizinse zorunluluklarını ele alır.  Nasıl yaşadığı değil yaşarken nasıl anlattığı önemlidir. Kelimeyi nerde kullandığın değil nasıl kullandığın önemlidir bir bakıma.

         Türkçe gibi eşsiz bir dili, dil yapan edebiyattır. Eşsizlik değeri edebi ilimle, zekâyla ölçülür. Mehmet Akifler, Halit Ziyalar, Atilla İlhanlar ve böyle daha sayamayacağım bir sürü edebiyat sakinleri var bu dünyada. Sizde onlara komşu olabilir hatta misafir kalabilirsiniz yanlarında.

         Köşemizde edebiyat dünyasından, her defasında farklı kapılar aralayacağız ve ben dilimden geldiğince paylaşacağım ufak dünyamı sizinle. Belki benim dünyamdan bakarsanız görebilirsiniz edebiyat denilen eşsiz dünyayı. Edebiyatın aslında korkulacak bir tarafı olmadığını anlayacak ve anlatacağız sizinle.

Sessizlik bürüyen koskoca sayfalara, damla damla gözyaşı dökmektir. En derin duygulardır, sindirilmiş. Hissetmek, hissettiklerini dile getirebilmektir. Hayattan kopmamak ama hayata uzak olmaktır. Tekrar tekrar yazmaktır: akşam yine akşam, yine akşam…

Bilmeden, görmeden, adını hiç duymadan sevmektir. Satır satır beklemektir. Öyle alışacaksınız ki bana inanın cümlelerimin devamını siz getireceksiniz zamanla. Her yazımda yeni bir yazar ve eserle geleceğim karşınıza. Sonra yeni sokaklar keşfedeceğiz edebiyatta. Benim bile hiç gitmediğim yerler; sırasıyla. Sanat ve zanaat arasındaki o uçurumu aşacağız önce. Sonrada o koca dünyanın anahtarını vereceğim elinize. Gelip girmek sizin elinizde…  

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.