
Hükümet uyuma Ekmeğimizle oynama
AKP Bolu il teşkilatı önünde toplanarak "Torba Kanun Tasarısı"nı protesto eden Türk-İş Bolu il temsilciliği üyeleri söz konusu kanun tasarısının yasalaşması durumunda çalışanların sosyal haklarında önemli...
AKP Bolu il teşkilatı önünde toplanarak "Torba Kanun Tasarısı"nı protesto eden Türk-İş Bolu il temsilciliği üyeleri söz konusu kanun tasarısının yasalaşması durumunda çalışanların sosyal haklarında önemli gerilemeler olacağını bu yüzden sakıncalı maddelerin bir an önce geri çekilmesi gerektiğini ifade ettiler.
Türk-İş Bolu İl Temsilcisi ve Türk Metal Sendikası Bolu Şube Başkanı Yusuf Uyman tasarının "Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı” tarafından hazırlandığını ifade ederek; “TURK-İş'in ve diğer sosyal tarafların görüşüne başvurulmadan 29 Kasım 2010 tarihinde Meclis' e sunulmuştur. Sosyal Diyalog, ciddi bir iştir. Bir yandan sosyal diyalog diyip, diğer yandan “dostlar alışverişte görsün” hesabı ile işine geldiğinde bunu uygulayıp, işine geldiğinde uygulamamak kabul edilebilir bir durum değildir.
Tasarı ile ilgili çekinceler Başbakanlık, ilgili bakanlıklar ve meclis komisyonlarına iletilmiş, çekinceler kamuoyu ile de paylaşılmıştır. Bizler çekincelerimizin Meclis Komisyonlarında giderileceğini beklerken, maalesef bu da gerçekleşmemiştir. Meclis komisyonlarında sadece il özel idarelerinde çalışan işçilerin Milli Eğitim Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü Taşra Teşkilatlarına gönderilmesi hükmü çıkarılmış, bu işçilerin Karayolları Genel Müdürlüğü'ne devredilmesi hükme bağlanmış, ancak bunun dışındaki tüm sakıncalı hükümler varlığını korumuştur.”dedi. Tasarıya ilişkin görüşmelerin TBMM Genel Kurulu'nda başladığını da sözlerine ekleyen Uyman; “ TÜRK-İş, Hükümeti tasarının bizce sakıncalı bu maddelerini geri çekmeye; TBMM Genel Kurulu'nu da tüm bu hususlar konusunda duyarlılığa çağırmaktadır.” Biçiminde konuştu.
Sömürüye geçit vermeyeceğiz
Konu ile ilgili olarak bir basın açıklaması yapan Birleşik Kamu İş Konfederasyonu Bolu il dönem sözcüsü Güllü Yaman ise Demokrasiyi değerli ve önemli kılanın; halkın tüm katmanları ile yönetimde tam bir eşitlik ve özgürlük içerisinde söz sahibi olması ve bütün kamu hizmetlerinden herhangi bir ayrımcılığa tabi tutulmaksızın yine eşit olarak yararlanmaları olduğunu söyleyerek; “ Dolayısı ile demokrasi, çoğunluğun azınlığa, yönetenlerin yönetilenlere hükmetme aracı ve yolu değildir. Demokrasi bir istibdat anlayışının meşruiyet aracı da değildir. Dahası demokrasi; o ülkede ve o toplumda kamu hizmetlerini yürütmek adına işbaşına gelmiş yönetenlerin halka ve topluma majestelerinin bahşettiği bir hak ya da lütuf hiç değildir. Demokratik anlayış, bir süreç olarak kan ve gözyaşı ile elde edilmiş; kazanılmış bir anlayıştır. Bugünün demokrasi toplumlarının temelinde de işte bu acı ve gözyaşı yatmaktadır. Bu temelden yoksun halklar ve toplumlar yönünden ise demokrasi; tam manası ile kulağa hoş gelen ve çoğunluğun azınlığa koşulsuz olarak hükmetmesini sağlayan ve karşısındaki her türlü muhalif anlayış ya da eleştirel bakış açısını halk, toplum ve de devlet bakımından bir tehdit olarak görebilen, daha da önemlisi gösterebilen ve böylelikle kendi istibdadını ve siyasi istikbalini daim kılan bir araç olmaktan ibarettir. Böylesi ülkelerde ve toplumlarda, “demokrasinin varılacak yere varıldığında inilecek bir tramvay olduğu” ve “amaç değil araç olduğu” dahi bu karanlık anlayışın sahiplerince büyük bir cehaletle ve açıklıkla dillendirilse de, demokratik bilincin ve kazanımlarının korunması gerekliliği anlayışının oluşmadığı, oluşamadığı bir iklimde ve bir coğrafyada kolaylıkla yankılanabilmektedir. Böylesi bir iklimde; siyasi iktidarı elde edenlerin siyasi ve şahsi istikballeri adına kader arkadaşı olarak seçeceklerinin asıl olarak emek değil sermaye sınıfı olacağı su götürmez bir gerçektir. Bu, siyasi iktidarın elde edilmesini ekonomik anlamda sermayenin yeniden dağılması ile irtibatlandıracak düzeydeki çıkarcı, karanlık ve sığ bakış açısının da gereğidir. Bu doğrultuda beslenip palazlandırılacak eş, dost, yakın kuruluşlar ve şirketlerin yasal, vergisel ve eleştirel anlamda dokunulmazlığı sağlanmış olacak ve ancak siyasi anlayış sahiplerine tabi olmakla var olan ve var olabilen bu çıkar çevreleri de emeği ve emekçiyi bu dokunulmazlığın arkasından dilediği gibi şekillendirebilecek ve dilediği gibi sömürebilecektir.” Dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.