Nizamettin Yıldırım

Nizamettin Yıldırım

İki Sene Mektep Tatili

Jules Verne’nin ünlü bir çocuk hikayesidir. Bizim kuşak çocuklarının severek okuduğu güzel bir hikayedir. Denizde fırtınaya yakalanan ve içinde çocukların bulunduğu bir teknenin okyanusta alabora olmasını ve bir adaya çıkan çocukların bu  adada 2 yıl mahsur kalmasını anlatır.

Neden bu konuyla yazıya girdim? Dün öğrencilerden aldığım bir mesaj üzerine.

Öğrencilerim “Hocam iyi günler, malum her yer açıldı,yasakların geneli kalktı bize mezuniyet yapılır mı? Okula gelmeden mezun olduk bari mezuniyet yapılsa” diye mesaj atmışlar.

Rektörlüğe söylemek gerektiğini belirttiğimde, “hepimiz istiyoruz hocam lütfen söyleseniz biz de yazabiliriz” diye karşılık verdiler.

Çocuklar haklı. Pandemi başlayalı iki yıl oluyor. Bu süre boyunca yüz yüze eğitim yapamadık. Çocuklar üniversite havasını hissedemeden dedikleri gibi okula gelmeden iki yıllık ön lisans programını bitirdiler. İnsanın hayatında bir okul, bir de askerlik anıları unutulmaz. Üniversiteyi bitirdiler, ne unutamadıkları bir anıları olacak, ne de yeni tanıştıkları ve ömür boyu görüşecekleri arkadaşları.

Her yıl haziran ayında yaptığımız ailelerin de katıldığı mezuniyet töreni sembolik de olsa yapılamaz mı? Rektörlüğümüzün bu konuyu tartışarak  en azından önlisans programı için mezuniyet töreni yapamaz mı? Şehiriçi kampüsü mekan olarak müsait. Çok uzun tutmadan öğrencilerin bu talebi karşılanırsa onlara da sürpriz olacak. Ben buradan öğrencilerin talebini seslendiriyorum elçiye zeval olmaz derler.

İnşaat Atıklarının Dökülmesi

Yine telefonuma gelen bir mesajdan. Bu sefer ticaret odasından geliyordu. İnşaat atığı nakliyesi yapacak araçların araç takip sistemini cezalı duruma düşmeden  almalarını duyuruyordu.

Bu tedbir sanıyorum bu atıkların gelişi güzel yol kenarlarına, orman içlerine sote yerlere atılmasını engelleme amacıyla düşünülmüş bir tedbir. Olumlu ve desteklenmesi gereken bir girişim. Ancak kesin çözüm değildir. Çünkü bu tür kaçak çöp boşaltmaları sadece kamyonet gibi nakliye araçlarıyla yapılmıyor. Minibüsler, taksilerin bagajları, traktörler gibi aklımıza gelen bütün araçlarla çöp  dökme işini yapıyorlar.

Bir zaman Çömlekçiler ile otoban arasındaki yolda rastladım. Kapalı kasa bir minibüs dere kenarında durmuş, arka kapısını açmış çuvallar çıkarıp dereye fırlatıyorlar.  Benim geldiğimi gördüler, hemen aracın diğer tarafına geçtiler. Yanlarında durdum, baktılar kurtulamayacaklar, yanıma geldiler. Dodurga mahallesinden tanıdığım birileriydi. Hiç olmazsa sen yapma bunu dedim, sen bu yörenin insanısın buraların temizliği bizim temizliğimiz dedim. Ya işte iki çuval attım başka yok gibi saçma açıklamayla savunmaya çalıştı.

Demem o ki, düşünülen uygulama güzel destekliyoruz ancak yeterli değil. Bunun yanında bir de inşaat atıkları ve çöpleri kendi araçlarıyla atacakların belediye çöp toplama alanına dökülmek üzere nakliye belgesi almaları gerektiğini, belgesiz nakliye yapan sürücülere yüksek oranda ceza yazılacağını basın yayın organlarıyla duyurulursa biraz daha etkili olabilir.

Basındaki arkadaşlara da sesleniyorum, bu sorunu gündeme getiren bazı arkadaşlar var ancak yeterli değil. Biz basın olarak belirli bir hafta tespit edelim hafta boyunca bu konuyu gündemde tutalım, belki caydırıcı olur.

Geçtiğimiz yıl yine aynı bölgede yakaladığım bir nakliyeciyi facebook da teşhir etim, sağolsun Caner kardeşimiz de haber yaptı bunun üzerine belediye de işlem yapmıştı.

Yine de bu sorunu düşünüp çözüm üretenleri kutlarım.

Doğa dedelerimizin bize verdiği çocuklarımızın emanetidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar