Nilgün Özerdoğan

Nilgün Özerdoğan

İTALYA GEZİSİ-17

> Geçen haftadan devam ediyorum.

> …/.

> Dünyanın en gizemli örgütü olan ve hala da tüm sırlarına erişilemeyen Tapınak Şövalyelerinin kadınlarla, hatta aile içindeki kadınlarla bile temas kurmaları yasakmış. Bununla birlikte muazzam zengin olan Tapınak Şövalyelerinin gerçekte krallara bile borç vermeleri, çok zengin olmaları yüzünden, onların para gücünü ele geçirmek amacıyla ortadan kaldırılmalarına karar veriliyor. Gerekçe olarak da kendi aralarında homoseksüel ilişkileri olduğu ileri sürülüyor, bir kısmı işkencelerle öldürülüyor ve yakılıyorlar. Kalanların tamamı da İsviçre’ye kaçıyor. İsviçre böylelikle paranın merkezi oluyor. Bugün de hala paranın merkezi İsviçre, ta o günlerden gelerek Dünya’nın Bankası gibi. Bugün de devlet adamlarının gizli paraları İsviçre bankalarında bulunuyor.

> Haçlı Seferleri ile ortaya çıkan ve kısa sürede geniş bir siyasi nüfuza sahip olan ve bugün de hala hemen hemen tüm ülkelerde faaliyet gösteren ve Tapınak Şövalyeleri ile ilişkileri tam olarak tespit edilemese de Tapınak Şövalyelerinin sivil örgütü sayılan Masonlar kendilerini, bütün insanlar arasında sevgi, hoşgörü ve kardeşliğin kurulmasını hedefleyen ve çalışmalarını gerçeğin araştırılması yolunda yoğunlaştırmış bir düşün üst kurumu olarak tanımlıyorlar. Yine Masonlara göre bir Masonun amacı, her bakımdan gelişmiş ülküsel bir insan olmaktır. Ayrıca Masonluğa aday olan kişi, hür düşünen ve davranışlarında hür olan bir insan olmalıdır. Gönül rızası ve hür isteği ile, yani hiç kimsenin baskısından etkilenmeksizin, gönüllü ve içten istekle yapılmış bir başvuru olmalıdır.

> Masonlar, baykuş, çift başlı kartal, tavus kuşu gibi hayvan figürleri sembolleriyle ve çeşitli işaretlerle bilgiyi nesilden nesile aktarmışlar. Duvar ustası geleneklerinden geldikleri için de matematik ve geometri bilimine çok önem veriyorlar ve çok saygı duyuyorlar.

> İşte İtalya ve Venedik böyle önemli ve tarihi bir yer. Tüm Dünya’yı etkilediği gibi Türk tarihini de derinden etkilemiş bir şehir.

> Venedik bir ada ve irili ufaklı 132 adadan oluşuyor. 4 büyük adası var. Bu yüzden Venedik’e araçla ve uçakla gidilemiyor. Mutlaka deniz yolunu kullanmak zorundasınız. Venedik’e gelmek için ekstra vergi ödemek gerekiyor. Adeta haraç alır gibi, önce otobüsten vergi alıyorlar, sonra vapurettodan, sonra da şehir girişinden olmak üzere 3 defa vergi ödeniyor. Ayrıca çok pahalı bir yer. Başka yerlerde kahveye 3-5 Avro ödenirken, burada 10 Avro ödeniyor.

> Venedik, gelgitlerden sonra sular altında kalmış. Venedik 400 yıldır sular altında ve hala da batmaya devam ediyormuş. İtalyanlar da, “Bazı yerler iklim değişikliğinden dolayı sular altında kalacak, batmadan önce gidin görün.” diye turist çekmeye çalışıyorlar.

> Gerçekten Venedik, görülmesi gereken çok ilginç bir yer. 36 parçadan oluşan Venedik sokakları sularla kaplı ve binalara gondollarla gidiliyor. Evler suların içinde olduğundan çok sis oluyormuş, bu nedenle evleri çok renkli izolasyonlu boyalarla boyamışlar. Suların içinde gondollarla sokakları gezerken çok güzel görünüyorlar.

> Gondollar ise şehre bambaşka bir güzellik katıyor. Gondolları kullanan gondolcular, siyah pantolon, üstlerine de kırmızı veya siyah çizgili giysiler giyiyorlar. Gondollar, önü sağa veya sola doğru yamuk duruyor. Etrafında dönmemesi için yamuk yapıyorlarmış. Gondolcu, kilonuza göre gondola oturtuyor. Bir gondola sadece 5 kişi binebiliyor. Gondolcu sizi nereye oturtursa oraya oturuluyor. Ayağa kalkılmıyor, zira suya düşebilirsiniz.

> Gondolculukta, babadan oğula geçen bir sistem varmış. Gondolcunun çocuğu da gondolcu oluyormuş. Gondolun önünde bir melek biblosu varsa, gondolcunun çocuğu var demekmiş. Gondolların önünde küçük biblolar, bebekler ve süs eşyaları koymuşlar. Venedik’in su dolu sokaklarında köprüler, geçitler, oteller, restoranlar var. Bir gidiş, bir de dönüş oluyor. Çok kalabalık turist olduğundan gondollara binmek için sıra bekleniyor. Önceden sıra almak gerekiyormuş. Bizim rehberimiz gondolculara biraz rüşvet vererek kuyrukta beklemeden gondollara binmemizi sağladı. Buraya yılda 1 milyon turist geliyormuş.

> Adalar arasında da bizim vapurlar gibi olan vapuretto ile gidilip geliniyor. Roma’ya her zaman gidilebilir, ancak Venedik’e tek başına gitmek çok zor.

> Türkiye’den çalınan Mahşerin Dört Atlısı da bu şehirde ve San Marco meydanında. San Marco Meydanında elle yemek yemek yasak. Burada her yer ara sokak ve tabelaları okuduğunuzda kaybolmanız imkansız.

> San Marco Meydanı ve Kilisesi, diğer İtalya şehirleri gibi tarihi eserlerle süslenmiş bir yer. San Marco’da mahkumların ceza evine girmeden önce son bir kez Venedik’e baktığı tarihi Son Nefes Köprüsü, Büyük Kanal ve üzerinde bulunan Rialto Köprüsü, Dükler Sarayı , Çan ve Saat Kulesi, Giorgio Kilisesi görülmeye değer yerler arasında. Her bir eserin ayrı bir hikayesi ve özelliği var.

> …/.

> Haftaya devam edeceğim.

Önceki ve Sonraki Yazılar