Nilgün Özerdoğan

Nilgün Özerdoğan

İTALYA GEZİSİ-18

İTALYA GEZİSİ-18

> Geçen haftadan devam ediyorum.
> …/.
> Rehberimizden, Venedik’te, İstanbul’dan çalınan eserlerin yanında bir de, San Marco meydanında Hatay’da yaşamış ve Hatay’da ölmüş San Marco‘nun kemiklerinin çalınması olayını öğrendik. Bu olayı tasvir eden resimler, San Marco Kilisesinin duvarlarına mozaikten aynen canlı gibi işlenmiş. San Marco’nun kemiklerini bir sandığa koyuyorlar, üzerine de domuz etlerini örterek ülkemizden kaçırıyorlar. Yolda bozulan domuz etleri çok kötü koku yaydığı için görevliler hiç bakmıyor ve böylelikle rahatlıkla ülkeden çıkarabiliyorlar. Bu sahneyi anlatan resimde sarıklı bir adam tiksinerek burnunu tutuyor, arama yapmadan bir an önce geç der gibi hareket yapıyor.
> San Marco Meydanı adeta bir açık hava müzesi gibi. İstanbul’dan yağmalanan eserler ile Mahşerin Dört Atlısı bu meydanda sergileniyor. Çok şahane yapılmış ve paha biçilmez 4 at, bakıma alınmış ve etrafı çevrilmiş olduğundan yakından göremedik.
> Venedik gerçekten eşi ve benzeri olmaya bir şehir. Dünya’nın ilk üniversite mezunu kadın burada. Çapkınlığıyla ünlü, 1725-1798 yılları arasında yaşayan Kazanova da Venedik’li. Kazanova, aslında bir dolandırıcıymış ve zindandan kaçabilen tek kişiymiş. Kadınlara çikolata alırmış. Dünya’nın ilk kumarhanesi de burada. Rivaldi’nin eserleri de burada sergileniyormuş.
> Venedik’ten ayrıldıktan sonra M.Ö. 30 yılında kurulan Verona’ya geldik. Verona İtalya’nın kuzeyinde, ülkenin en büyük ovası üzerine kurulmuş. Garda gölünden geçen Adige nehrinin kıyısında bulunuyor. Tarihi ve doğal güzellikleri ile ünlü şehir, ekonomik yönden de çok gelişmiş bir yer. Şehir içinde M.Ö. 30 yılında yapılan gladyatör oyunlarının sergilendiği arenayı gördük. Ardından Verona Katedrali ile heykellerle süslü Erbe ve Signori meydanlarını gezdik. Adige nehrinin üzerindeki yüzyıllardır ayakta kalan tarihi köprüler üzerinden geçtik.
> İtalya’nın en büyük gölü olan Garda gölünün etrafı yemyeşil dağlarla çevrili. Aynen bizim Abant ve Yedigöller’e benziyor. Aynı zamanda bu bölgede termal sular da var. Garda gölünde tekne ile gezdik.
> Sanatın ve medeniyetin çok geliştiği Verona, aynı zamanda termal sularıyla da ünlü. Verona’da cam işlemeciliği çok gelişmiş. Camdan hediyelik eşyalar, mutfak kapları ve kolye, yüzük, küpe gibi ürünler çok güzel. Murano marka cam eşyalar dünyaca ün salmış. Şahane süslemeli kapalı çarşısında çok lüks mağazalar var. Hangi birine bakacağımızı şaşırdık. Dışı heykellerle süslü Dükler Sarayı ise tam anlamıyla muhteşem. Bu kadar heykeli nasıl yapmışlar, bu ihtişam ve bu zenginlik, insanda hayret uyandırıyor.
> Burada hayat çok pahalı olduğundan, ara sokaklarda Osteria denen restoranlarda, küçük küçük dilimlenmiş ekmeklerin üzerine, değişik yemekler sürüp satıyorlar. Bir de Verona’ya özel, Abaza üzümünden Pepecura denilen üzüm muhallebisi yapıyorlar.
> Dünya’nın en lüks ve pahalı araçlarından Lamborghini ve Ferrari, Verona’da üretiliyor ve fabrikaları burada. Yollarda ve caddelerde sık sık bu lüks araçları gördük. Diğer şehirlerde bu otomobillere tek tük rastlamıştık.
> İngiliz şair ve yazar William Shakespeare (1516-1616), 400 yıl önce hikayesi Vereno’da geçen Romeo ve Juliet’i yazmış. Ümitsiz ve ölümsüz bir aşkın romantik öyküsünü anlatan eser, defalarca sahnelenmiş ve filme alınmış. Juliet’in Evi de Verona’da ve adeta turist akınına uğruyor. Juliet’in heykeliyle fotoğraf çekmek isteyenler kuyrukta bekliyorlar. Komik geliyor ama, Juliet’in heykelindeki sağ göğsüne dokunmak, aşkta şansın açılacağına inanılıyormuş. Ben de modaya uyarak, diğer turistlerin yaptığı gibi, Juliet’in göğsünü elleyerek poz verdim ve fotoğraf çektirdim.
> Aslında bu aşk hikayesi gerçek değilmiş. Gerçek sanılmasının nedeni, Dünya çapında ünlü olmasından ileri geliyormuş. İtalyanlar da turist gelsin diye böyle hikayeleri çok güzel kullanıyorlar.
> Dünya edebiyatının klasik eserlerinden biri olan bu hikayeye göre, Romeo 17 ve Juliet 13 yaşında Verona’da yaşayan iki düşman ailenin çocukları. İki genç birbirlerini görür görmez aşık olurlar ve görüşmeye başlarlar. Aile bu ilişkiyi öğrenince görüşmelerini engellerler. Romeo’nun, bir arkadaşı yüzünden başı derde girer ve şehri terk etmek zorunda kalır. Bunu fırsat bilen aile Juliet’i başka biriyle evlendirmeye kalkarlar. Düğün gecesi Juliet, bir kutu uyku hapı içer. Hapların etkisiyle bayılan Juliet’i öldü zannederler. Ertesi günü şehre gelen Romeo, sevgilisinin ölüm haberini alınca başına silah dayayarak intihar eder. Silah sesi ile uyanan Juliet, Romeo’yu kanlar içinde görünce, Romeo’nun hançeri ile kendini öldürür ve böylece hikaye çok hüzünlü bir şekilde sona erer.
> …/.
> Haftaya bu gezi ile ilgili yazımı, gezimizin sonuna geldiğimizden bitireceğim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Nilgün Özerdoğan Arşivi
SON YAZILAR