Taleplerimize bir an önce kulak verilmelidir

Taleplerimize bir an önce kulak verilmelidir

İnşaat mühendisleri odası Bolu il temsilcisi Cahit Çıngı 12 Haziran genel seçimleri öncesinde odalarının taleplerini sıralayarak; “İnşaat Mühendisleri Odası olarak, demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü...

İnşaat mühendisleri odası Bolu il temsilcisi Cahit Çıngı 12 Haziran genel seçimleri öncesinde odalarının taleplerini sıralayarak; “İnşaat Mühendisleri Odası olarak, demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü bir anayasa ve etnik ve dini temelli ayrımcılığın olmadığı, kardeşçe barış içinde bir arada yaşama koşullarının oluştuğu bir Türkiye talep ediyoruz” dedi.

Kolaybet "Times New Roman";"> 

İnşaat mühendisleri odaları dün Türkiye’nin 81 ilinde aynı anda ortak bir basın açıklaması gerçekleştirerek 12 Haziran genel seçimleri öncesindeki taleplerini sıraladılar. İl temsilcisi Cahit Çıngı Türkiye’de emeğiyle geçinen kesimlerin sorunlarının 24 Ocak 1980 Kararlarıyla gündeme gelen ve son otuz yıldır iktidara gelen tüm hükümetler tarafından uygulanan neo-liberal politikalardan kaynaklandığını vurgulayarak;“Ulus ötesi sermaye gruplarının, uluslararası egemen güçlerin dayatması ile özelleştirme, kuralsızlaştırma, piyasalaştırma, güvencesizleştirme gibi biçimlerle hayatımıza giren bu politikalar, bir yandan kamusal mal ve hizmetlerin, sosyal hakların tasfiyesine, eğitimden sağlığa kadar bütün hakların paralı hale getirilmesine diğer yandan da emekçilerin haklarının gasp edilmesine yol açmıştır. Ülkemiz, 12 Haziran 2011 tarihinde yapılacak olan genel seçim sürecine girmiş bulunmaktadır. Ülke yönetimine aday olan mevcut hükümet ve diğer siyasi partiler seçim atmosferine girmiş ve yönetime gelmeleri durumunda yapacakları icraatlar üzerine açıklamalarda bulunmaktadırlar. 85 bini aşkın üyesiyle ülkemizin en büyük meslek örgütleri arasında yer alan İnşaat Mühendisleri Odası, mesleki ve toplumsal sorumlulukları gereği genel seçim öncesi mesleki alanında yaşadığı sorunlarla ilgili taleplerini Türkiye’nin yönetimine aday olan siyasi partilere ve kamuoyuna açıklamayı bir hak ve görev saymaktadır. “dedi.

 

Kamu yatırımlarına bütçeden ayrılan pay artırılmalıdır

Kamu yatırımlarına bütçeden ayrılan pay’ın 1980’li yıllardan bu yana yaklaşık yüzde 15 dolaylarında daralma gösterdiğine vurgu yapan Çıngı; “Kamu yatırımlarına bütçeden ayrılan payın düşürülmesi ülkemiz ekonomisinin lokomotif sektörlerinden olan inşaat sektöründe durgunluğa ve dolayısıyla Türkiye ekonomisinde küçülmeye sebep olmaktadır. Ülkemizin gelişimine ön ayak olan kamu yatırımlarına ayrılan pay yeniden gözden geçirilmeli ve bu alanda belirlenen politikaların ekonomimizde ve sektörümüzde yarattığı tahribatlar göz önünde bulundurularak kamu yatırımlarına bütçeden ayrılan pay artırılmalıdır.”diye konuştu.

 

4/C uygulaması kaldırılmalıdır

Siyasal iktidarların her geçen gün kamuda istihdamı azaltırken buna karşılık özel sektörde istihdamın önünü açmakta olduğuna dikkat çeken Çıngı; “İstihdam politikalarında yaşanan bu temel değişim meslektaşlarımızın özel sektörde “ucuz işgücü” olarak görülmesine zemin hazırlamaktadır. Ülkemizin en saygın mesleklerinden biri olan inşaat mühendisliğini icra eden meslektaşlarımızın kamu istihdamında yaratılan daralma nedeniyle yaşadıkları sorunlar siyasal iktidarlarca derhal yeniden gözden geçirilmeli, kamuda istihdam artırılmalı, meslektaşlarımızın özel sektörde “ucuz işgücü” olarak değerlendirilmemeleri için gerekli olan yasal düzenlemeler hayata geçirilmelidir.

Kamuda meslektaşlarımızı güvencesiz çalıştırmanın yasal dayanağı olan 4/C uygulaması kaldırılmalıdır. Mühendislik ücretleri geçim standartları endeksine göre belirlenmeli; güvencesiz, esnek istihdam modelleri yerine iş güvenceli, eşit işe eşit ücret anlayışı çalışma yaşamına hâkim kılınmalıdır.

Kamuoyunda “Torba Yasa” olarak bilinen yasanın 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda kamu çalışanları aleyhinde değişiklikler içeren maddeleri ile “Kamu hizmeti" ortadan kaldırılarak, her vatandaşın "siyasal hakkı" olan kamu hizmetinde çalışma hakkı yok edilmiş, Anayasanın değiştirilemez hükümlerden biri olan "sosyal devlet ilkesi"nin en temel mekanizması olan ve sayıları 3 milyonu bulan kamu personelinin iş güvenceli kariyeri ortadan kaldırılmış; işçilerin zaten sınırlı olan iş güvenceleri zayıflatılmış,  taşeronlaşmanın önü açılmıştır. “Torba Yasa”nın çalışanlar aleyhine olan maddeleri kabul edilemez. Yasanın ilgili hükümleri çalışanlar lehine yeniden düzenlemelidir. “dedi.

 

Hak kaybına sebep olan anlaşmalara son verilmelidir

Dünya Ticaret Örgütü bünyesinde geliştirilen Hizmetlerin Ticareti Genel Anlaşması ve ikili anlaşmalar inşaat mühendisliği de dâhil olmak üzere Birliklerine bağlı meslek odalarının ilgi alanlarını da kapsayan; haberleşme, posta, telekomünikasyon, müteahhitlik, eğitim, çevre, sağlık, mühendislik-mimarlık, turizm, ulaştırma ve benzeri hemen her meslek alanıyla ilgili düzenlemeleri içermekte olduğuna işaret eden Çıngı; “Taraflar arasında “eşitlik” ilkesine aykırı hükümler içeren meslektaşlarımızın ülkemizde ve yurtdışında çalışma yaşamında hak kaybına sebep olan bu anlaşmalara son verilmelidir.”şeklinde konuştu.

 

TOKİ asli görevine geri dönmeli

“Dar gelirlilere konut üretme” anlayışıyla oluşturulan TOKİ’nin büyük bir sorun olarak karşılarında durduğuna vurgu yapan Çıngı; “ Çıkış noktası itibariyle anlamlı olan ancak zamanla sorumluluk alanının dışına çıkan ve sektörümüzde devletten aldığı destekle haksız rekabet yaratan TOKİ’ nin temel felsefesi yeniden gözden geçirilmeli ve bugün devasa bir devlet şirketine dönüşmüş olan TOKİ özel sektörle rekabet yerine asli görevi olan “Dar gelirlilere konut üretme” amacına dönmeli, TOKİ inşaatları Yapı Denetim Yasası kapsamında denetlenmelidir. Aktif deprem kuşağı üzerinde bulunan ülkemizde yapı denetim sisteminin ülke geneline yaygınlaştırılması, güvenli yapı üretimine olumlu katkı sağlayacaktır. Ancak 9 yıl pilot olarak uygulanan sistem sorunları çözülmeden yaygınlaştırılmasının getirdiği sakıncaları da içinde barındırmaktadır. Yapı Denetim Sistemi, mesleki yeterliliği belgelendirilmiş ve mesleki etik değerlere sahip meslektaşlarımızca yürütülmelidir. Yapı Denetim Sisteminde denetçi ve kontrol mühendisi olarak çalışan meslektaşlarımız üstlendikleri sorumluluğun gerektirdiği ücreti almalı, bu ücret “meslek yaşına göre” kamuda çalışan meslektaşlarımıza verilen ücretten az olmamalıdır. “dedi.

 

Kamu İhale Sistemi yeniden ele alınmalıdır

Çalışma yaşamının en sorunlu alanlarından olan işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda yapılan son yasal düzenlemelerle TMMOB ve TTB’nin çözüm öznesi olmanın dışına itildiğine dikkat çeken Çıngı; “ İş kazalarında Avrupa’da birinci, dünyada üçüncü olan Türkiye’nin işçi sağlığı ve iş güvenliği sorunlarını temel bir insan hakkı olan “yaşama hakkı” çerçevesinden bakması gerekmektedir. İnsan yaşamının önemi göz önünde bulundurularak sorunun çözümüne acilen başlanmalı ve İş Güvenliği Mühendisliği’nin mühendislik mesleği icrası olduğu gerçeğinden hareketle İş Güvenliği uzmanlığı meslekten olmayanlara kapatılmalı, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusuna ilişkin yapılan düzenlemelerde konunun birinci dereceden muhatabı olan TMMOB ve TTB’nin aktif rol üstlenmesi sağlanmalıdır. Kamu İhale Kanunu’nda yapılan değişikliklerle ihale sistemini “adrese teslim ihale” şeklinde düzenleyen ve mühendis ile mimarların haklarını tırpanlayan yönleri Kamu İhale Sisteminin sağlıklı işleyişine engel teşkil etmektedir. Kamu İhale Sistemi, “adrese teslim ihale” anlayışının dışına çıkarılmalıdır. Kamu İhale Yasası aldığı eğitim gereği konunun uzmanları olan mühendis ve mimarlara ayrıcalıklı hükümler içermelidir.” Şeklinde konuştu.

 

Bu karardan bir an önce dönülmelidir

Geçtiğimiz on yıl içersinde yaşanan en derin tahribat’ın “eğitim” alanında yaşandığına dikkat çeken Çıngı; “Tüm eğitim sürecinin paralı hale getirilmek istenmesi, bu çerçevede kamu kaynaklarının vakıf okullarına aktarılması, üniversiteye giriş sistemi, “gecekondu” tabir edilen üniversitelerin peş peşe açılması, donanımsız eğitim, fiziki yetersizlik, öğrenci sayısı ile istihdam oranı arasındaki devasa uçurum tahribatın ana noktalarını oluşturmaktadır. Eğitim sistemi, toplumda var olan kast sistemini yeniden üreten, bilimsel bilgi üretmek yerine kar sağlayan bir alan olarak algılanmaktan derhal kurtarılmalı ve kamu güvencesi altına alınmalı, bütçeden eğitime ayrılan pay artırılmalı, yeterli fiziki ve teknik alt yapı oluşturulmadan üniversite açılmasına son verilmelidir. Eğitim sistemimizde var olan sorunlara temel çözümler üretmek yerine gündelik politikalarla sorunları gölgeleme çabalarının bir sonucu 2009 yılından bu yana uygulamaya konulan Teknoloji Fakülteleridir. Ülkemizin teknik öğretmen ihtiyacını karşılayan ve nitelikli ara eleman yetiştirilmesinde önemli yeri bulunan Teknik Eğitim Fakülteleri’nin Teknoloji Fakültelerine dönüştürülmesi bir yandan eğitimci açığını artırırken diğer yandan uzun erimde ucuz ve niteliği sorgulanır mühendis istihdamına yol açacaktır. Bu karardan bir an önce dönülmelidir. Teknik Eğitim Fakülteleri’ni, Teknoloji Fakültelerine dönüştürmenin yarattığı ve yaratacağı sakıncalar konunun tarafları olan meslek odaları ve üniversitelerle birlikte ele alınmalı ve konunun sosyal boyutları göz önünde bulundurularak soruna çözüm yolları aranmalıdır.”biçiminde konuştu.

 

Demokratik ve özgürlükçü bir anayasa şart!

Halen yürürlükte olan 3458 Sayılı Mühendislik ve Mimarlık kanununun bu bağlamda acilen yeniden düzenlenmesi gerektiğinin de altını çizen Çıngı sözlerini şu şekilde tamamladı; “Demiryolları, karayolları, köprüler, viyadükler, limanlar, barajlar, sulama kanalları, enerji tesisleri, sanayi kompleksleri, gökdelenler, toplu konutlar, spor tesisleri, anıt vb. binalar inşa ederek yaşam kalitesinin artmasında önemli rol üstlenen inşaat mühendislerinin bir başka misyonu da hiç kuşkusuz daha demokratik ve yaşanabilir bir toplum inşa edilmesine katkı koymak ve buna ilişkin talepleri her platformda dile getirmektir. Bu bağlamda; 12 Eylül 1980 Askeri cunta döneminde hazırlanan ve başta örgütlenme özgürlüğü olmak üzere tüm demokratik hak ve özgürlükleri ortadan kaldıran mevcut anayasa değiştirilmesi ve tüm toplumsal kesimlerin katılımıyla demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü bir anayasanın hazırlanması gerekmektedir. Diğer yandan, ülkemizde yaklaşık otuz yıldır devam eden elli bine yakın insanımızın canına malolan, ülke kaynaklarının heba edildiği çatışma ortamının kalıcı olarak sonlandırılması gerektiği açıktır. İnşaat Mühendisleri Odası olarak, demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü bir anayasa ve etnik ve dini temelli ayrımcılığın olmadığı, kardeşçe barış içinde bir arada yaşama koşullarının oluştuğu bir Türkiye talep ediyoruz.”

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.