Ve Ramazan Ayına Eriştik Elhamdülillah

Hani, daha önceki haftalarda “Ramazan ayının habercisi üç aylara girdik” diye duyuru yapmıştık.

Hamdolsun, Rabbimiz bir Ramazan’a daha kavuşturdu bizleri…

Ramazan ayağımıza kadar geldi. Ruhumuzda açılan gedikleri tamir için güzel fırsatlar sunuyor.

Geçen sene Ramazanı idrak eden bazı dost ve akrabalarımız ve bu gün deprem bölgesinde yaşayan 50 binden fazla vatandaşımız bu ramazana erişemediler.

Onun için bir daha ki Ramazan’ kim öle, kim kala diyoruz.

Son yıllarda Ramazan’ı zorluklar içinde geçiriyoruz.

Daha bir kaç yıl kadar önce evlerden çıkamaz iken, bu gün evlere girmekten kaçınıyoruz.

Korona denile bir virüs dünyayı hapishaneye çevirdi. ‘Sosyal mesafe’ denilerek insanlar birbirinden uzaklaştı. Yaklaşık 14 asırdan beri ilk defa camiler cemaatsiz kaldı. Tüm bunlardan kurtulduk diye sevinirken, bu gün de, çok büyük deprem felaketiyle sarsıldık. Birçok insan derme çatma çadırlarda Ramazanı karşıladı. Esasında, bizim Bolulular da 1999 depreminde aynı zorlukları yaşadığını hala unutamıyor.

O acılı günlerde yazdığım bir yazı da “ Bolulular Ramazanı farklı ortamlarda, çok farklı mekânlarda geçirmeye çalışıyor. Zor şartlarda derme çatma barakalarda yaşamak zorunda kaldılar. Gerçi bazı kurumların vermiş olduğu iftarlar bu çileyi biraz azaltsa da, sıcak evlerimizin verdiği o güzel havanın özlemini çektiğimiz bir gerçek” diye bir not düşmüşüm.

İşte Yurdumuz geniş bir bölgesinde, bizim geçmişte yaşadığımız aynı çile yaşanmaktadır.

Tüm bu zorluk ve çileye rağmen Ramazanın ruhumuzda ayrı bir yeri ve güzelliği vardır ve bu güzelliği yaşamaya çalışıyoruz.

Ramazan’da yediğimiz yemeğin, içtiğimiz suyun tadı kadar; hatta yaşadığımız günlerin değeri bile farklıdır. İftar sofralarında ise ilahi emri beklerken duyulan ruhani haz ve lezzete başka hiç bir yerde bulamayız.

İftar sofralarından sonrasından sonra kılınan teravih coşkusunun, gönüllere verdiği mutluluğu ancak yaşayanlar bilir. Teravih coşkusun ta çocukluğumuzdan kalan hoş biri izi hep var olagelmiştir. İnsanlar bunu güzel bir anı olarak anlattıklarına hep şahit oluruz.

Genelde dört rekâtta selam verilerek kılınan teravih namazı, iki rekâtta selam verilerek de kılınabilir. Hatırlıyorum, eskiden Jet imamların arkasında teravih kılma modası vardı. Geçmiş yıllarda aynı gazetede bir müddet yazı yazdığımız Boluluların Yener abisi ( yener Bandakçıoğlu) o günlerde köşesinde jet imamlara övgüler yazsa da, bu gün yükselen değer hatimle teravih namazı kılmaktır.

Bu gün birçok il ve ilçede hatimle teravih namazı kılındığı gibi, Bolu’muzda da cami ve vakıf, dernek merkezlerinde kılınmaktadır. Bazı talebe yurt mescitlerinde de Yasin süresi okunarak teravih tamamlanmaktadır.

Hatimle namaz her rekâtta bir sayfa okunarak 20 rekâtta bir cüz okunur ve böylece 30 günde Kuran-ı Kerim’in tamamı okunarak hatim tamamlanmış olur. Burada imamın, eskilerin değimi ile “demir gibi hafız” olması gerekir.

İslam büyükleri, bilhassa tasavvuf ekolünden gelenler hatimle namazına önem vermişlerdir. İmamı Rabbani Hazretleri talebelerine kendisi cemaat olup iki günde bir Kuran-ı Kerim edecek şekilde teravih namazı kıldırdığını kitaplarda yazar.

Büyük şairimiz M. Akif Ersoy Arap edebiyatı ile meşgul olduğu sırada hafız olmaya karar verir ve altı ayda Kuran’ı Kerim’i ezberleyerek hafız olur. Hıfzını ise, o zaman fatih Camiinde imamlık yapan Arap Hafız namlı Filibeli M. Rasim Bey’e dinletir.

Milli Şairimiz M. Akif Mısır’da Kuran-ı Kerim’i tercüme etmeye başladığında “artık bende demir gibi hafız oldum” diye Allah’a şükür eder. Ve Mısır’da hatimle teravih namazı kıldırmaya başlar. Fakat yeteri kadar cemaat bulamadığı için üzülür.

Nitekim İstanbul’da bulunan Arap hafıza yazdığı mektupta şöyle dile getirir. “Himmetiniz bereketiyle hıfzım demir gibi oldu. Ya bu Ramazan, ya gelecek Ramazan üç dört dayanıklı Müslüman bulursam hatimle teravih kıldırmak niyetindeyim. Evet, hem hatme dayanacak hem de sesime dayanacak Müslüman bulmak kolay değil.”

Mithat cemal Kutay’ın naklettiğine göre “ teravih namazı için her zaman cemaat bulamıyor. Bazen oğlu Tahir’in önüne geçip imam olur. Fakat hatimle kılınan teravih namazı uzayınca; Akif

­“bazen arkama dönüp bakıyorum. O’da kaçmış” diye yakınır.

Biliyorsunuz, tüm dünyanın önemli gördüğü bir kader seçim ortamındayız. Ramazan ayında, bu günlerin ruhuna uygun kavgadan uzak bir seçim ortamına katkı olsun diye, ülkemizin değerlerini yansıtan, böyle bir yazı yazmayı uygun gördüm. Zaman zaman partililer ve adaylar, aynı camide buluşup aynı kıbleye yöneleceklerdir.

İşte bizim en büyük güç kaynağımız bu ruhtur. Seçimi kazanmak isteyen her parti ve kişilerin, “Anadolu ruhu” dediğimiz bu ruha, en azından, saygı göstermeleri gerekir.

Herkese hayırlı Ramazanlar diliyor, Ramazan mevsiminin toparlanmamıza ve dirilişimize vesile olmasını yüce Allah’tan niyaz ediyorum.

Kalın sağlıcakla…

Önceki ve Sonraki Yazılar