Nilgün Özerdoğan

Nilgün Özerdoğan

YAŞAM REÇETESİ

   İnternet inanılmaz bir dünya. Anında Dünya’nın en ücra köşesinde olan bir olaydan haberdar oluyorsunuz. Bu dünyada yalan haberler olsa da, Google’dan istediğimiz her şey için bilgi alabiliyoruz. YouTube, Facebook, İnstagram, Twitter, Tik Tok gibi mecralara her saniye milyonlarca kişi giriş yapıyor. Bazen öyle güzel yazılar oluyor ki, bunları not alıyorum.

    Bunlardan biri de sosyal medyada “bizbizecafe”nin hazırladığı yaşam reçetesi herkese ders olacak nitelikte.

Bizbizekafe’nin hazırladığı, yılların birikimi ile yaşanan hayal kırıklıkları üzerine hazırlanan her birisi atasözü gibi tavsiyeler:

   “-Sen susarsın; kırmamak, incitmemek için. O kendini haklı zanneder…

    -İnsan; dün, bugün ve yarının kavgasını ayırmaya çalışırken hayatını kaybeden bir yolcudur…

    -Kalbi kırılan insan bazen öyle bir susar ki, her şeyine hasret kalırsın…

   -En kötüsü de, insanın yaşamak istediği hayatla, yaşamak zorunda olduğu hayat arasında sıkışıp kalması…Etrafa renk saçarken, kendi içinde siyah olması…

   -Herkes bir şeyler götürür senden,

kimi hayallerini çalar, kimi de en güzel yıllarını…

   -Kolay iyileşmiyor, değer verdiğin insanların açtığı yaralar…

   -Eskiden düşünce acırdı canımız, şimdi düşününce…

   -İnsanlar diyorum, hep gibi, sever gibi, değer verir gibi, ilgilenir gibi, hep yanında gibi, var gibi, çok gibi. Ama aslında “HİÇ” gibi…

   -Herkesin “Artık yeter” dediği bir noktası vardır… O noktadan ne hatır kalır, ne de sabır…

   -Ne zor şeydir insanlara güvenmek… Canım dersin, canın yanar. Gülüm dersin, gülün solar. Dostum dersin, yalan çıkar…

   -Hep bir şeyler eksik, hep bir şeyler yarım. Ya tam anlayamıyoruz birbirimizi, ya da tamamlayamıyoruz hikayemizi…

   -Bir insana yapılabilecek en büyük kötülük, onu bir umudun içine hapsetmektir.

   -Kötü günlerin de iyi yanları vardır. İnsanları tanırsın. Özellikle yanında sandıklarını…

   -İnsanları çözmeye çalıştıkça, kendin kördüğüm olursun da, haberin bile olmaz…

   -Kızmıyorum artık kimselere. Bakıyorum, seçiyorum… Kiminin altını, kiminin üstünü çiziyor, gülüp geçiyorum…

   -Tüketiyoruz kendimizi. Aldanarak sevgimizi, kaybederek hevesimizi, bekleyerek sabrımızı, düşünerek umutlarımızı. Tüketiyoruz.

   -En büyük mezar; insanın kalbine gömdükleridir…

   -Sonra dedim ki kendime; bağırıp çağırmana gerek yok. Seni duymak isteyene bir fısıltın yeter…

   -En büyük hırsızlık kendimizden çalmaktır… Cezası ise ömür boyu pişmanlıktır…

   -Sonra dedim ki kendime. “Boş ver be dostum… Anlamayanlar için dilini, vefasızlar için yüreğini yorma.”

   -Ne zor şeydir; kırılıp da kırılmamış gibi yapmak. İçin avaz avaz bağırırken susmak. Her şeye rağmen, etrafa renk saçmak…

   -İnsan yaşadıkça anlıyor ki, kendi kayığını kendin çekmezsen bir yerlere gidemiyorsun…

   -Kızmayı da bıraktım, kırılmayı da… Artık direkt boş veriyorum. Siz adına ne dersiniz bilmem ama, ben “HUZUR” diyorum…

   -Yaşım dedi durul, gönlüm dedi coş… Yaşım dedi dinlen, gönlüm dedi koş. Yaşım dedi yeter artık pes, gönlüm dedi gez. Yaşımla gönlümü edemedim eş. Biri 25, biri 55…

   -İnsanın hayatı soruyla başlıyor, soruyla bitiyor. Adını ne koydunuz? Merhumu nasıl bilirdiniz?..

   -Bir kahvenin tadını, bir insan sesi değiştirebilir. Berbat bir günü, bir insan yüzü güzelleştirebilir. Acı bir sözü, bir insan sözü hafifletebilir. Mutlu bir anı, bir insan daha mutlu yapabilir. İnsan insana lazımdır ama, İNSAN İNSANA…”

Önceki ve Sonraki Yazılar