ZEYTİNDAĞI

Falih Rıfkı Atay, Birinci Dünya Savaşı sırasında 1915-1918 yılları arasında 4.Ordu Komutanı Cemal Paşa’nı emir subayı olarak Kudüs’te görev alır. Savaş sırasında Kudüs’te yaşadıklarını “Zeytindağı” isimli kitabında anlatıyor. Ayrıca Falih Rıfkı Atay, 1922 yılında Bolu’dan milletvekili seçilmiş, 1950 yılına kadar da milletvekili olarak görev yapmış.

Kitabın önsözünde Falih Rıfkı Atay, “Hür bir fikir eğitimi görmeyenlerle anlaşmak imkanı var mıdır? Onlar da gerçeğin yüzde yüz yergi ile yüzde yüz övgünün belki de tam ortasında olduğunu bilmez değillerdir. Fakat eski zamanlarım kulluk ahlakına esirdirler. Yerme, yahut övme, iyilik yahut kötülük gördüğünüze göre, bu ikisini yapmakta, onların ahlakına göre, haklısınız. Tarihte gerçeğin ne lüzumu var?

Osmanlı tarihi, bu sebeple, bir yalan alemi olmuştur. Yalan, Şark’ta ayıp değildir.” diyor.

Aynen bugün bunları hayretle görmüyor muyuz? Osmanlı ve Arap hayranları, o zaman nasılsa, bugün de aynı yalanları söylemiyorlar mı?

Bu kitabı okurken insanın boğazı düğümleniyor. Herkesin okuması gereken bir kitap.

Behçet Kemal Çağlar, kitap hakkında, “Zeytindağı , insanın kanını donduran tarihi bir süreci, “bir imparatorluğun çöküşünü” o zamana göre en duru Türkçeyle karşımıza getiriyor. Kitapta Mehmetçiğin Yemen’de, Aden’de Kanal’da, Gazze’de, Arap Çölleri’nde nasıl kırıldığını, yenilgiden sonra bir vagon dolusu “Mecidiye altınını” bile nasıl bıraktığımızı hayretler içinde okuyacaksınız.

Cemal Paşa’nın emir subayı olarak, o günlerde en yakınında olan Falih Rıfkı, Zeytindağı kitabıyla tarihimize bir ibret belgesi bırakırken, her biri bir destan olabilecek, askerlerin günlükleri ve adeta kumar masasında kaybedilen Ahmetlerin, Mehmetlerin hikayeleri tüylerinizi ürpertecek.

Bu kitabı okumak adeta bir borçtur ve bir vazifedir.” demiş.

Kudüs kaybedildikten sonra Anadolu’ya dönen Falih Rıfkı Atay, istasyonda bir kadının oğlunu aradığını bakın nasıl anlatıyor:

“Yüz binlerce çocuğunu memesinden sökerek alıp götürdüğümüz bu anaya, şimdi kendimizi ve pişmanlığımızı getiriyoruz. İstasyonda bir kadın durmuş, gelene geçene:

-Benim Ahmed’i gördünüz mü? diyor.

Hangi Ahmed’i? Yüz bin Ahmed’in hangisini?

Yırtık basmasının altından kolunu çıkararak, trenin gideceği yolun, İstanbul yolunun aksini gösteriyor:

-Bu tarafa gitmişti, diyor.

O tarafa? Aden’e mi, Medine’ye mi, Kanal’a mı, Sarıkamış’a mı, Bağdad’a mı?

Ahmed’ni buz mu, kum mu, su mu, skorpit yarası mı, tifüs biti mi yedi?

Hayır… Hiçbirimiz Ahmed’ini görmedik. Fakat Ahmed’in her şeyi gördü. En alasından cehennemi gördü.

Ahmed’i ne için harcadığımızı bir söyleyebilsek, onunla ne kazandığımızı bir anaya anlatabilsek, onu övündürecek bir haber verebilsek… Fakat biz Ahmed’i kumarda kaybettik!…”

Boşu boşuna yüzbinlerle Anadolu evladını kaybettiğimiz Suriye, Filistin ve Hicaz’da Türk olmak adeta ayıp sayılıyor ve “Türk müsünüz?” diye sorulduğunda “Estağfurullah!” diye cevap veriyorlar. Falih Rıfkı Atay, “Buraları ne sömürgeleştirmiş, ne de vatanlaştırmıştık. Osmanlı İmparatorluğu buralarda, ücretsiz tarla ve sokak bekçisi idi.” diyor.

Osmanlı Anadolu’ya hiç bakmamış ve Anadolu korkunç yoksulluklar yaşamış ve yine Osmanlı’nın yanlış kararları ile evlatlarını da yok yere heba etmiş acıklı bir coğrafyadır. Yazar bunu, “imparatorlukların sanatı sömürge ve milliyet işlemektir. Osmanlı İmparatorluğu, Trakya’dan Erzurum’a doğru, koca gövdesini yan yatırmış, memelerini sömürge ve milliyetlerin ağzına teslim etmiş, artık sütü kanı ile karışık emilen bir sağmal idi.” şeklinde anlatmış.

Atatürk’e, İnönü’ye dil uzatanlar, Kurtuluş Savaşını küçümseyenler, Kurtuluş Savaşında yurdu işgal edenlerle işbirliği yapanlarla, keşke Yunan kazansaydı diyenler, Osmanlı’nın acıklı yıkılışını görmezden gelip, Osmanlıcılık taslayanlar bu kitabı okuyunuz. Okuyunuz ki, yalanlarla kafanızı dolduranların ülkemize ne büyük ihanetler yaptıklarını anlayınız. Okuyunuz ki, 80 yaşını geçmiş kahraman generallerimizi, sırf Montrö Sözleşmesinin önemini söylediler diye, her öngörüsü doğru çıkan ta 1936 yılında sanki bugünleri görmüş gibi Montrö Boğazlar Sözleşmesini imzalayan Büyük Atatürk’ün kemiklerini sızlatmayın ve Türk Milletinin vicdanını daha fazla kanatmayı sürdürmeyin. Kahraman ve yurtsever generallerimizi derhal, hemen serbest bırakın.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Nilgün Özerdoğan - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Bolu Olay Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Bolu Olay hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bolu Olay editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bolu Olay değil haberi geçen ajanstır.